Bizleri Kur'an ile terbiye eden Rabbimizin (c.c) adıyla.

Bazen babaların övündüğü şu hususlarla karşılaşmışsınızdır, 'Oğlumla o kadar samimiyiz ki bana adımla hitap ediyor!' veya 'Oğlum bana tıpkı arkadaşlarım gibi 'Hasan' diye ismimle hitap etti. Ben onun sırtına şakayla vurdum o da benim sırtıma tıpkı bir arkadaş gibi vurarak hal hatırımı sordu.' Yahut anne için kızıyla yaşanabilecek benzer durumlar...

İşte değerli okuyucu, Nebevi köklerimizden uzaklaşınca bozulan ölçülerden biri de, eğitimci ve eğitilen arasındaki hukuk veya mesafedir.

Çocuklarımızla ortak zaman geçirmeli, onlarla duygularımızı paylaşmalı, 'ben' dilini kullanarak empati kurmalı ve bir ebeveyn olarak çocuklarımızın güvenini kazanmalıyız elbet. Bunu yaparken aynı zamanda ast üst konumunu korumalı ve çocuklarımızın hayatları boyunca onlara öncü ve rehber olacak kişiler olduğumuzu unutmayalım.

Unutmayalım ki, çocuklarımız hangi yaşa gelirse gelsinler, süregelen hayat maratonunda her yorulduklarında dinlenecekleri bir barınak olalım. Uçsuz bucaksız okyanusta rotalarını şaşırıp alabora olacakken sığınılacak limanları olabilelim. Iyi ama bizler çocuğun gözündeki itibarımızı kaybettiğimizde bu nasıl olacak?

Çocuklarımız bize sıradan bir arkadaş gözüyle baktıklarında bunu nasıl sağlayacağız? İşte konunun mihengi değerli okuyucu. 'Çocuklarımız her zaman kendilerine arkadaş bulabilirler ama anne baba bulamazlar'

Konuya bu minvalden yaklaşarak 'Kankalaşan dünyada ebeveyn olarak kalabilmek' veyahut 'Ahbaplaşmadan arkadaşça baba kalabilmek' diye kavramlar türetebiliriz.

Bu açıdan diyebiliriz ki, çocuklarımız bize isimlerimizle hitap ettiklerinde bilelimki bu durum, onların değer terazisindeki ağırlığımızı kaybediyoruz demektir.

Çocuklar arkadaşlarına dertlerini açtıklarında genelde çözüme ulaşamayacaklarını bilirler. Bazen de açtıkları dertleri katmerleşir. Kimi zamanda derlerini paylaştıkları arkadaşları onlara farklı sorunlarınıda paylaşarak çocuğunuzu daha da karamsarlığa itebilirler. Ebeveyn ise böyle değildir, olmamalıdır.

Sorunla gelen çocuk bilmeli ki karşısında çözüm mercii vardır. Bu liman zor zamanlarda sığınılacak ve güvenilecek bir limandır. Karşısında sıradan bir arkadaşı değil, babası vardır. Yaşı kaç olursa olsun ona kucağını açmış hazır bekleyen şefkat dolu babası.

Konumuzu hayat rehberimiz Kuran'ı Kerim'den, Hz. lokman (a.s)'ın tavsiyeleriyle biraz daha somutlaştıralım.

'Hani Lokman oğluna öğüt verirken demişti ki, 'Oğlum (ey oğul!) Allah'a ortak koşma. Muhakkak ki şirk pek büyük bir zulümdür.

Oğlum, eğer yaptığın iş hardal tanesi kadar bile olsa ve bir taş içine girse, Allah onu ortaya çıkarır. Muhakkak ki, Allah en gizli işleri bütün inceliğiyle bilir, O her şeyden hakkıyla haberdardır.

'Oğlum, namazını dosdoğru kıl. İyiliği tavsiye et, kötülükten sakındır. Başına gelene sabret. Şüphesiz ki bunlar uğrunda azim ve sebat edilmeye değer işlerdendir. Kasılarak yürüme, yavaş konuş. Gururlanıp insanlardan yüzünü çevirme. Yeryüzünde kasılarak yürüme. Çünkü Allah büyüklük taslayan ve övünenleri sevmez.

Yürüyüşünde mutedil ol. Sesini alçalt. Seslerin en çirkini, şüphesiz ki, eşeklerin sesidir.' Lokman (13-20)

Bu muhteşem tavsiyeler, verdiği muazzam nasihatlerle birlikte bir babanın çocuğuyla olması gereken münasebet ve seviyeyi ne de güzel özetliyor değil mi?

İşte muhterem okuyucu, bir baba, bir anne veya eğitimci olarak muhatabımızla aradaki seviyeyi gözetmez ve heba edersek, ilerde nebevi ilaçlarımız dahi muhatabımızın derdine çare olmayacaktır.

Yüce Rahmana (c.c) münacatımız, evlerimizi rabbani mektepler eylemesi, bizleri eğitim konusundada mizanı taşırmayanlardan kılmasıdır.