Türkiye, 2023 seçimlerini şüphesiz ki istikrardan yana kullanmıştır. Tüm dünyanın bizden daha fazla merak ve heyecanla beklediği seçim, hamdolsun ki müstekbir, işgalci ve emperyalist güçlerin istediği şekilde sonuçlanmamıştır. Türkiye Müslüman halkları bir kez daha değerlerini savunan tarafı seçmiştir.

Manevi değerlerimizi koruyup kollamak, yaşayıp yaşatmak istikrardır. Sanayi ve teknoloji alanında yatırım, atılım ve üretim istikrardır. Savunma sanayisinde emperyalist güçlerin gözünü korkutacak düzeyde yapılan son hamleler, istikrardır. Özellikle de ekonomik anlamda açıklanan paketler ve uygulanacağından şüphemizin olmadığı vaatler, istikrardır. Sosyal bir devlet olmanın gereği olan projeler istikrardır. Velhasıl, istikrardan yana oyumuzu kullanmış olduk.

Peki, tüm işgalci devletlerin gözü niye bu seçimdeydi? Mesela Amerika, İsrail, Avrupa bloğu seçimlerimizi niye merak etsin ki? Aslında bu soruların cevabı, çok ta zor olmasa gerek. Eski Türkiye diye tabir ettiğimiz yönetim modeli ve yöneticiler batının isteklerine boyun eğme pozisyonundaydı. Bizdeki üretim sınırlıydı. Kendi arabamızı, motor ekipmanlarımızı[L1] , tank ve topumuzu, uçak ve füzemizi, SİHA ve İHA mızı maalesef üretecek arayışlara girmiyorduk. Teknolojik altyapımızı geliştirmediğimiz için tüm savunma araç ve gereçlerimizi Amerika ve İsrail terör şebekesi gibi ülkelerden alıyorduk. Dolayısıyla savunmamızın kaderi emin ellerde değildi. Son yıllarda geliştirdiğimiz savunma araç ve gereçlerimiz bizi batıya muhtaç etmekten ve dilenmekten kurtardığı için batı, son derece endişelenmeye başladı ve FETÖ gibi teröristleri aracılığıyla meşhur darbe girişimine sevk etti. İstedikleri sonuca ulaşamayınca bu defa kendilerine muhalefet eden mevcut hükümeti seçimler yoluyla değiştirmeyi hedeflediler. Fonladıkları sözde gazeteciler, akademisyenler ve siyasiler aracılığıyla tüm enerjilerini bu seçimde, hükümet değişikliğinden yana kullandılar. Seçim sonuçlarını merakla beklediler. İstikbar emellerine, kaotik ortam oluşturma amaçlarına ve sonuç itibariyle siyasi darbe ve kadife işgal hedeflerine çok şükür ulaşamadılar.

Muhalif siyasiler seçim boyunca çok çirkin, ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı, kin ve nefret dolu bir dil ile seçim kampanyalarını yürüttüler. Cumhur ittifakına dâhil olan çiçeği burnunda HÜDA PAR üye ve gönüllülerinin stantlarına saldırdılar. Olmadık iftiralarda bulundular. İftiralarının boyutu o kadar ileri seviyede idi ki utanmasalarHiroşima’ya atom bombasının atılmasını, 1979 İran devrimini, SSCB’nin dağılmasını ve Rusya- Ukrayna savaşını HÜDA PAR yaptığını söyleyeceklerdi! Bereket versin ki teknolojinin ilerlemesi, internet çağında yaşamamız bu iftiraları atmalarına engel oldu. Velhasıl münafıklar asla iflah olmazlar. Onlar yalan söylemekten bıkmadılar. Biz ise onlara cevap yetişmekten usandık. Dostlara tavsiyem en iyisi onları yalanlarıyla başbaşa bırakalım. Başka da sermayeleri yok zaten. Siyaset sahnesinden silinirken biraz yalanlarla teselli bulsunlar, bu da bizim onlara ufak bir hediyemiz olsun.

Hâsılı kelam, Müslüman halkımız oyunu istikbardan değil de istikrardan yana kullanmıştır. Din ve diyanet düşmanlarından değil de, dini değerleriyle barışık olanlardan yana kullanmıştır reyini. Daha seçilmeden ezanı Türkçe ’ye çevireceğini, tüm medreseleri yıkacağını ve İslami tüm şiarları yasaklayacağını vaat eden zevatı tarihin siyasi çöplüğüne yollamıştır halkımız. Hayırlı ve mübarek olsun.