Allah’ın adıyla Miladi takvime göre 31 Aralık’ı 1 Ocak’a bağlayan gecede yapılan yılbaşı kutlamaları ile Hz. İsa’nın doğum günü adına kutlanan Noel Bayramı birbirine karıştırılmaktadır. Aslında bunların birbirleriyle doğrudan bir alakası yoktur. Hz. İsa’nın doğum tarihi net olarak bilinmemektedir. 25 Aralık olarak kabul edenler olmakla birlikte 6 Ocak olarak kabul edenler de vardır. Miladi takvime göre 313 yılında Hıristiyan olan Roma İmparatoru Konstantin, 25 Aralık tarihini Hz. İsa’nın doğum günü olarak ilan etti ve kutlanmasını istedi. Ondan sonra da her yıl 25 Aralık tarihinde Noel Bayramı, yani Hz. İsa’nın doğum günü kutlamaları yapıldı. Daha sonra ise Noel Bayramı ile miladi yıl kutlamaları birleştirildi ve Hıristiyan aleminde bir haftalık eğlence ve tatil günleri olarak kabul edildi. İlk zamanlarda Hz. İsa’nın doğumu, kiliselerde yapılan ayinler şeklinde kutlanmakta iken zaman içinde içkili, eğlenceli, yemekli, fuhuş alemlerine dönüştü. Türkiye’de miladi takvimin kabul edilmesinden sonra, Hıristiyanlar arasında adet haline gelen yılbaşı kutlamaları da yönetime gelen hükümetlerin teşvik ve çabasıyla halk arasına yerleşti. Başta her ne kadar Müslüman halk karşı çıksa da zaman içinde memleketin her tarafına yayıldı. Her şeyden önce miladi takvim, Müslümanlara ait değildir. Müslümanların kendilerine ait bir takvimleri vardır. Bununla birlikte Müslümanların Noel diye bir bayramları da yoktur. İslam, insanlara tevhid inancına dayalı bir dünya görüşü ve bakış açısını sunar. Bununla birlikte insana bir yaşam şekli sunar. Ferdi, ailevi ve sosyal hayatı düzenleyen kurallar koyarak insanın hayatına şekil verir. İslam’ın belirlemiş olduğu bu yaşam şekli ve koymuş olduğu bu kural ve kaideler, Müslümanların bütün yaşantısını şekillendirmekle birlikte onların kültürlerini oluşturur. Bu yüzden Müslümanların yaşantısı İslam’a göre şekil alır, kültürleri İslam’a göre şekil alır, sosyal münasebetleri İslam’a göre şekil alır. Bayramları da, şenlikleri de, eğlence tarzları da İslam’ın belirlediği kurallar çerçevesinde olur. İslam’ın helal kıldığı şeyleri yapar, haram kıldığı şeylerden uzak dururlar. Kısacası Müslümanların toplum olarak kendilerine has bir yaşam şekli ve kültürü vardır. Bu konuda Müslüman olmayanları taklit etmeye ihtiyaçları olmadığı gibi Allah (cc) bunu men etmiştir. Bakın bir ayette Allah (cc) ne buyuruyor: “… Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” (Bakara suresi 120. ayet) Burada kastedilenler, Yahudi ve Hıristiyanlardır. Allah (cc), Müslümanların İslam’a uymalarını ve Resulullah’ı (sav) örnek almalarını istemiş; Yahudi ve Hıristiyanların fikir ve yaşam tarzlarına özenmelerini, onlara dost olmalarını ve itibar etmelerini şiddetle men etmiştir. Bu ayetlerden bir tanesi şöyledir: “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Çünkü onlar birbirlerinin dostudur. İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” (Maide suresi 51. ayet) Başka bir ayet ise şu şekildedir: “Müminleri bırakıp da kafirleri dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah'a aittir.” (Nisa suresi 139. ayet) Konuyla ilgili bir hadiste ise Peygamber efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Kim bir kavme benzemeye çalışırsa o da onlardandır.” (Ebu Davut, Libas bölümü) O halde Noel Bayramı veya miladi yılbaşı kutlamaları gibi adetler, Müslümanlar arasına girmemelidir. Müslümanların böyle adetleri ve kültürleri yoktur. Müslümanlar bu gibi şeylerden uzak kalmaya ve bu konuda Hıristiyanlara benzemeye çalışmaktan şiddetle kaçınmalıdırlar. Allah’ın ve Resulünün (sav) emir ve uyarılarını dikkate alarak hem ferdi hem de sosyal yaşantılarına şekil vermeye çalışmalıdırlar. Müslümanlara ait olmayan böylesi adetlerin Müslümanlar arasına girmesine, hele hele yerleşmesine fırsat vermemeye çalışmalıdırlar. Ancak ne yazıktır ki Müslümanların bir kısmının zaman içinde Allah’ın (cc) ve Resulünün (sav) emir ve uyarılarını arkalarına atacaklarını, Yahudi ve Hıristiyanlara özeneceklerini bir hadiste Peygamber efendimiz bize haber vermektedir: “Sizler muhakkak kendinizden önce gelen ümmetlerin yoluna karışı karışına, arşını arşınına tıpatıp uyacaksınız. Öyle ki onlar bir keler deliliğine girseler, siz de gireceksiniz. Dedik ki; Ya Resulallah bu ümmetler Yahudiler ve Hristiyanlar mıdır? Resulullah, onlardan başka ya kim olacak diye buyurdu.” (Buhari, Beni İsrail Kıssaları bölümü) Aslında Allah’ın Resulü (sav) bu durumu haber vermekle Müslümanları uyarmaktadır. Bu duruma düşecek olanların halini tasvir etmekle Müslümanları bundan sakındırmaktadır. Bu hususta bilinçli ve gayretli Müslümanlara çok iş düşmektedir. Allah’a emanet olun.