Sünnet: Sözlükte “izlenen yol, yöntem, örnek alınan uygulama, örf ve gelenek” manalarındaki sünnet kelimesinin terim anlamı fıkıh, fıkıh usulü, hadis ve kelâm ilimlerinde farklılıklar göstermekle birlikte bunların hepsi Resûl-i Ekrem’le ilişkili olma veya onun yolunu izleme noktasında birleşir. Şer‘î hükümlerin meşruiyet delillerinden ikincisini ifade eder ve “Resûlullah’ın söz, fiil veya tasvipleri” şeklinde tanımlanır. Hadis ilminde de farklı anlayışlar mevcuttur, ancak hadis âlimlerinin çoğunluğunca sünnet hadisle eş anlamlı sayılmakta ve yapılan tanım fıkıh usulüyle paralellik göstermektedir. Yine fıkıh usulünde dinen yapılması kesin ve bağlayıcı olmaksızın istenen fiilleri belirten geniş anlamıyla mendubun en önemli bölümünü sünnetler oluşturur. Kelam ilminde sünnet “Hz. Peygamber ve ashabının itikad ve amelde takip ettikleri yol” anlamındadır. Örnek; farz namazlara bağlı sünnet namazlarını kılmak, oturarak su içmek, lavaboya sol ayak ile girmek gibi…
MÜBAH: Sözlükte “açık olmak; açığa çıkarmak” anlamlarındaki bevh kökünden türetilmiş ibâhanın ism-i mef‘ûlü olan mubâh (mübâh) “serbest bırakılmış, müsaade edilmiş, yasaklığı kaldırılmış” demektir.
Yapılmasında ve yapılmamasında mahzur görülmeyen dinen eşit sayılan fiillerdir. Buna misal olarak haram olmayan bir yiyeceği yemek ve yememek verilebilir. Yani her iki alternatif durum mubah olarak karşılık bulur. Zaten Yüce Allah'ın; ‘O bir yaratıcıdır ki, yerde bulunan her şeyi sizin için yaratmıştır’ (Bakara, 29) ayeti yaratılan birçok nimetin mubah olduğunu teyit ediyor. Ancak şu var ki, başkasının mülkünde bulunan altın ve gümüş gibi ziynetlerden faydalanmak nimet sayılmaz, tam aksine hak ihlali söz konusu olduğundan haram olarak nitelenir.
MEKRUH: Sözlükte “çirkin bulmak, kötü görmek, istememek; meşakkat, sıkıntı, zorluk” gibi anlamlara gelen kerh (kürh, kerâhet, kerâhiyyet) kökünden türeyen mekrûh kelimesi “içerisinde zorluk ve sıkıntı bulunan, hoşa gitmeyen, çirkin ve kötü görülen şey” demektir. Mekruh ikiye ayrılır.
1- Tahrimen mekruh: Harama yakın olan mekruhtur. Bunları kasıtla işleyen günahkâr olur. Cehennem azabına layık olur. Namazda vacipleri özürsüz terk ederek tahrimen mekruh işleyenin, o namazı iade etmesi vaciptir. Tahrimen mekruh işlemek, küçük günah olur. Küçük günaha devam edenin adaleti gider fasık olur. Örneğin; Akşam namazından önce nafile kılmak, altın ve gümüş kap ile yiyip içmek ve kullanmak, imamdan önce rükuya veya secdeye gitmek yahut önce kalkmak vb. tahrimen mekruhtur.
2- Tenzihen mekruh: Mubah, yani helal olan işlerine yakın olan, yapılmaması yapılmasından daha iyi olan işlerdir. Mekruh tek başına kullanınca tahrimen mekruh anlaşılır.
Örneğin; ikinci rekatta birincide okuduğu ayeti tekrar okumak tenzihen mekruhtur.
MÜFSİD: İfsat eden, bozan, meşru bir işi iptal eden şeye müfsid denilir. Müfsid, başlanmış olan bir ibadeti bozan işlere denir. Diğer bir ifade ile Müfsid, dinimizde, meşru olan bir işi veya başlanmış olan bir ibadeti bozan şeylerdir. Böyle bir hareket bile bile yapılırsa insanı günaha sokar. Fakat bu, unutularak yahut hataen yapılırsa günah sayılmaz.
Mesela namazda konuşmak ya da gülmek, oruçlu iken yiyip içmek bu ibadetleri ifsat eder, bozar.
CAİZ: Sözlükte “Geçip gitmek, mümkün, geçerli ve serbest olmak” gibi anlamlara gelen cevaz kökünden türemiş bir isim olup İslâm hukukunda bir söz ve davranışın dinî veya hukukî esaslara uygunluğunu, yapılmasının serbest ve geçerli olduğunu belirtmek için kullanılmıştır. Örnek; Sabah namazında aldığı abdest bozulmadan, bu abdest ile öğleyi, ikindiyi, akşamı ve yatsıyı kılmak caizdir. Yani günah olmaz, fakat her namaz için abdest almak daha iyi olur.

Müslüman olarak yaptığımız her hal ve davranış fıkıh kavramlarından bir ile ilişkilidir. fakat günümüzde yaptığı davranışın ne anlama geldiğini, hangi fıkıh kıavramıyla bağlantılı olduğunu bilen çok az kişi vardır. Özellikle günümüz gençliği birçok faydasız kelime ve kavramla meşgul olmaktadır. Faydasız kelime ve kavramlarla meşgul olan bu gençliğe mensubu olduğu islam dini ile ilgili bir kavram sorsanız cevap veremez çünkü sorduğunuz kelime ve kavram onun ilgi alanına girmiyor. Dinini bilen ve yaşayan bir gençlik temennisi ile Allah’a emanet olun…