Şahıslar arasında, aileler arasında, şirketler arasında, devletler arasında vb. anlaşmalar veya sözleşmeler imzalanır. Sözleşmeler veya anlaşmalar yapılırken her iki taraf da kendi menfaatlerini gözetir ve bu menfaatlerinden de vazgeçmemeye çalışır. Her iki tarafın anlaşma veya sözleşme yaparken gözettiği diğer bir husus ise kendi toplumlarında hâkim olan inanç ve değerleri muhafaza etmek ve bu inanç ve değerlerin ilkelerine riayet etmektir. Bu hususları yani tarafların kendi menfaatlerini, inanç ve değerlerini gözetmemesi ise söz konusu tarafların kendi öz değerlerinden ve menfaatlerinden ne derece uzak olduğunu gösterir ki böyle bir anlayışa sahip her kim olursa olsun muhakkak başarısız olur.
Evet, malum olduğu üzere Türkiye İstanbul sözleşmesi isminde bir sözleşmeye imza atmıştı. -Atmıştı- kelimesini kullanmam sözleşmenin artık olmadığı anlamını çağrıştırmaktadır. Ama Türkiye bir sözleşmeden çekilmişse ve bunu açık bir şekilde duyuruyorsa o zaman sözleşmenin sebep olduğu mağduriyetleri de telafi etmelidir. Aksi halde İstanbul sözleşmesinden çekilmenin sadece resmi bir açıklamadan ibaret olduğu anlaşılır ki bunun da bir önemi yoktur. Asıl önemli olan, sözleşmenin sebep olduğu mağduriyetlerin bir an önce giderilmesidir. Mağduriyeti giderilmeyen bir vatandaş için sözleşmeden çekilmenin bir anlamı yoktur.
Buradan da anlaşılıyor ki bu sözleşme imzalanırken toplumun inanç ve değerleri gözetilmemiştir. İnanç ve değerleri gözetilmeyen bir toplum öz vatanında dahi mazlum ve mağdurdur. İnanç ve değerleri gözetilmeyen halk bu sözleşmeye karşı olarak sivil toplum kuruluşları aracılığıyla, sosyal medya ve basın yoluyla tepkilerini dile getirdi. Bunun yanında sözleşmenin mağdur ettiği aileler bil fiil Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayip Erdoğan’ı ziyaret edip mağduriyetlerini dile getirdiler ve mağduriyetlerinin giderilmesi noktasında kendilerinden söz aldılar. Ama bu söz, sözleşmeden Türkiye olarak çekilmiş olunsa da hala yerine getirilmemiştir. Çünkü mağduriyetleri devam eden bir sözleşme her ne kadar iptal olmuşsa da arkasında bıraktığı enkazı da temizlemek gerekir.
Evlendiği kişiyle meşru yoldan evlenen vatandaşlar istismarcı olarak topluma lanse edildi. Bu durum vatandaşın şahsı ve ailesinin onuru açısından oldukça yıpratıcı bir durumdur. Peygamber efendimizin tavsiye ettiği erken evlilik söz konusu sözleşme ile topluma bir ayıp olarak gösterildi. Bu sözleşmenin sebep olduğu maddi ve manevi tahribatlar telafi edilmeli ve mağdur olan ailelere iade-i itibar sağlanmalıdır. Çünkü Türkiye olarak bu sözleşmeden hiçbir kar ve fayda elde edilmedi. En azından sebep olduğu mağduriyetler giderilsin…
Evet, “sözleşmenin mağdurlarına beraat” dedik.
Söz konusu mağdurların mağduriyetini gidermek için en önemli adım ceza evinde bulunan mağdurların serbest bırakılması ve iade-i itibarlarının sağlanması olacaktır.