Deve kuşunun meşhur bir hikâyesi vardır. Sanırım birçok insan bunu biliyordur.
Bilmeyenler için bir kez daha anlatalım. Deve kuşu güya ne kadar hünerli bir
hayvan olduğu anlaşılsın diye, devenin ne kadar güçlü olduğunu, susuz uzun süre
dayanabildiğini vs özelliklerini saya saya bitiremezmiş, bunun üzerine
kendisine biraz yük taşıtmak istenince, hemen itiraz eder ve ben deve değilim ki
bu yükü bana taşıtmaya kalkıyorsunuz der işin içinden sıyrılmayı başarırmış. Başka
zamanda bu sefer kuş olmanın faziletinden, gökyüzünden süzülerek gitmenin
keyfinden vs bahsedermiş. Kendisine bu kez de uçması teklif edilince ben kuş
değilim ki bana uçmayı teklif ediyorsunuz ben deveyim görmüyor musunuz deyip
yine işin içinden sıyrılmayı başarırmış.
Yaklaşık iki yıldan fazladır. AKP hükümetlerinin adına çözüm(lük) süreci dedikleri
ve tüm itirazlara rağmen PKK-HDP bileşenlerinin tek muhatap olarak görüldükleri
bir süreç yürütülüyor.6-7 Ekim vahşetinden sonra AKP hükümetleri yeni bir dünya
ya uyanmışçasına, kamu güvenliğini tesis etme akıllarına geldi. Bunun üzerine
Yalçın Akdoğanın deyimiyle bir türbülans yaşandı ve süreç bu süreliğine donduruldu.
Bununla beraber kamuoyuna dönük hükümet yetkililerinin açıklamalarında, HDP’nin
şiddeti açıkça kınamasını, tavır almasını ve PKK’nın silahlı unsurlarını daha
önceki anlaşmaya istinaden Türkiye topraklarını terk etmelerini istedi. Aksi
takdirde sürecin yürüyemeyeceğini ifade ediyorlardı. Ancak HDP her zaman ki
pişkinliğini sürdürerek, şiddete karşı tavır almadıkları gibi silahlarını
unsurlarını Türkiye toprakları dışına çıkması için yapılan çağrıya da
verdikleri cevap tam deve kuşu misaliydi. Kendileri sürekli PKK adına konuşmaktan
çekinmez, PKK ile aynı cins oldukları bilinmelerine karşın, insanların
akıllarıyla alay edercesine bizler siyasi partiyiz elinde silah tutan kimse
gidip bu teklifi ona yapın, bizlere böyle bir teklifin yapılmasını anlayabilmiş
değiliz diyorlar. Böyle bir tablo karşısında güler misin ağlar mısın, deve kuşu
bile bu kadar pişkince cevap veremezdi.
AKP sürecin devamı için öne sürdüğü kamu güvenliği, vatandaşın can, mal emniyeti halen sağlanabilmiş değil. Bunun en yakın delili de Yüksekova da (gever) mazlumca şehid edilen Hacı İrfan Atsız isimli Müslüman insandır. AKP yetkililerinin başta da Yalçın Akdoğanın göğüslerini gererek HDP şiddeti kınayacak ve tavır alacak söylemlerinin havada kalmasını saymıyorum bile… Yeri gelmişken Sayın Yalçın Akdoğana ayrı bir parantez açmak gerekiyor kendisi cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde başdanışmanıydı ve bu sürecinde hükümet cenahında baş aktörü konumundadır. Hangi niyetle yaptığı belli değil, ancak Pkk’nın tek muhatap olarak alınmasında kendisinin rol aldığı belirtiliyor. Bununla da yetinmeyen Akdoğanın sürece müdahil olması gereken diğer aktörleride özelliklede 6-7Ekim olaylarından sonra halkın huzuru için takındığı olgun tavrın Türkiye kamuoyunda büyük takdir toplayan, Hüda Par’ın engellenmesinde de başrolün sahibi olduğu kulislere sızan bilgiler arasında. Müslüman Kürt halkına ihanet anlamını taşıyacak böyle bir düşüncenin Sayın Yalçın Akdoğandan sadır olmadığını ümit ederim. Ancak Akdoğanın daha önce kaleme aldığı yazıları göz önüne aldığımızda bu bilgileri doğrulayacak nitelikte düşüncelerin serdedildiğini görüyoruz.
Çünkü konu bağlamında gündeme getirdiği her yazıda Türkiye coğrafyasının kahir ekseriyetinde etkinliği ve saygınlığı olan Hizbullah cemaati gibi mutedil ve kardeşlik hukukuna riayet eden bu camiayı itham ve karalamadan geri durmuyordu. Dolayısla süreçte ekim öncesine nasıl dönüldüğü hususundan kamuoyunu rahatlatıcı, aydınlatıcı bilgilerin paylaşılması gerekiyor. Türbülansın aşılmasında birileridevreye girerek PYD’ ye dört kamyon silahın gönderildiği bilgisi de medyada yer almakta. Silahsızlanmanın konuşulduğu bir atmosferde bu silahların sadece orada mı kullanılacak? Yoksa PKK’nın çok hevesli olduğu öz savunma birliklerinin alt yapısı mı oluşturuluyor? Bütün bu sorulara tatmin edici sağlıklı cevapların bir an önce verilmesi elzemdir. Yoksa her an başka türbülansların yaşanmayacağını kim garanti edebilir. Yaklaşık yedi yıl önce kaleme aldığım bu yazı bir kez daha gösterdi ki hdp de pekte değişen bir şey yok. Eğer öyle olmasaydı Sezai temelli, kemal kılıçdaroğlu’nun siyasi hamle için söylediği söze muhatap öcalan’dır dermiydi. Garabet bu kadarla kalsaydı iyiydi. Yetmezmiş gibi Sezai temelli’nin gelen tepkiler üzerine açıklamasında kişisel görüşlerim demesi tam bir komedi ve deve kuşu misaliydi.
0 yorum