Sevgili anne babalar, zaman zaman söyleriz: Eskiden anne babamızın gözlerinin içine bakarak konuşurduk. Kendimizi anlatamadığımızda gözyaşlarımız konuşurdu. Ne olursa olsun, iletişim kurulması için bir yol bulunurdu. Bazen gülümseyerek, bazen ağlayarak, bazen konuşarak, bazen de sadece bakışarak kurabiliyorduk iletişimimizi.
Bugün, sanki gözlerimizi farklı bir dünyada açmışçasına yaşıyoruz. Sessiz olmasına rağmen güçlü iletişim bağı bulunan bakışlar şimdi bizimle değil, ekranlarda geziniyor. Bize kalan ise o bakışların üstündeki göz kapaklarını izlemek... Hatta bazen o bakışların sahiplerinin gizlendiği, bizden kaçtığı odaların kapılarına bakmak oldu.
Tam bu noktada, “Ne zaman kaybettik o güçlü bağları?” diye sorguladığımız zamanlarımız bile çok zamansız oluyor gibi düşünüyorum. Kıymetli anne babalar susturamadığımız yorgunluklarımızın, bitmeyen işlerimizin arasından çocuklarımıza oyalansınlar diye verdiğimiz telefonlar, tabletler; "onları bizden, biz istediğimiz için kopardılar" bu gerçeği hepimize hatırlatmak istiyorum. Ev içinde çok konuşan, sorular soran, merakını gidermek, öğrenmek için bin bir çaba harcayan çocuklarımız bir sessizliğe gömüldüler. Sustular. Hem de hep beraber sustular. Dikkatinizi çekiyor mu? Bütün çocuklar aynı zamanda, aynı sessizlikle sustular.
Bunun bir çığlık olduğunu anlamaya başladığımızda, çocuklarımız elimizden, evimizden, bizim dünyamızdan kopmuş oluyorlar ki kurtarmak istediğimizde ne doktoru oluyor, ne Lokman Hekimi. Görünmeyen ama ruhumuzun derinliklerine işleyen bir sızı ile yaşamaya başlıyoruz.
Gelin, biz çocuklarımızı kaybetme endişesi taşımayacağımız bir adım atalım. Yarınlarda onlara ulaşma çabasına gerek kalmayacak bir yol izleyelim. Unutmayalım; çocuklar duyguları konuşarak öğrenir. Dinlendiğini görünce değerli olduğunu anlar. Yalnız olmadığını; anne babasıyla olan göz temasıyla, gülümsemesiyle, ağlamasıyla fark eder.
Çocuklar insana ait tüm duyguları, insanla yaşayarak öğrenir. Soruyorum: Konuşmadığınız, dinlemediğiniz, zaman ayırmadığınız, beraber gülmediğiniz, beraber hüzünlenmediğiniz, yeri geldiğinde kızmadığınız, kültürel etkinlikler yapmadığınız çocuklar bu saydıklarımızı ve dahasını nereden öğrenecekler?
Kıymetli anne babalar, unutmayın: "Biraz daha dinleneyim" diyerek yavrularınızın elinden ekranları almadığınız müddetçe çocuklarınız sizden, evlerinden, toplumdan ve değerlerinden biraz biraz kopacaktır. Daha sonra bağ kurmak isteseniz bile kuramayacaksınız.
Bugün duymadığınız, dinlemediğiniz, görmezden gelip dinlenme adına sosyal medyanın yalan gerçekliğine dalarak uzak kaldığınız yavrularınız, yarın size dönüp: "Anne, baba... Neden beni duymadınız? Sessiz çığlıklarıma, yalnızlığıma neden ses olmadınız? Sessizliğimin, çığlıklarımı sakladığını neden görmediniz?" derlerse, ne cevap vereceksiniz?
Haydi gelin bu akşam, hatta yazımızın son noktasıyla birlikte bizleri birbirimizden, aile olmaktan uzaklaştıran ekranları bir kenara bırakalım. Bir arada değilsek, yavrularımızı arayalım: "Seni özledim. Sesini duymak istedim." diyelim. Birlikteysek sarılalım. Saralım yavrularımızı. Göz göze gelelim. Birbirimize olan ihtiyacımızı hissedelim.
Teknolojinin hayatımıza hızla girdiği bu çağda unutmamamız gereken en önemli şey; bir çocuğun kalbine ulaşmanın en etkili yolunun, onunla ekransız, yürekten ve göz göze kurulan gerçek bir bağdan geçtiğidir.
Son olarak şunu söyleyeyim: En güzel bağ, göz göze kurulandır. Hiçbir teknoloji, bir annenin şefkatle sarılışının, bir babanın güven veren bakışlarının sıcaklığını veremez.
Selam ve dua ile