Şırnak'ta yapılan açıklamada, gündüz kuşağı televizyon programlarında yer alan çocuk istismarı, cinsel taciz, şiddet, cinayet ve çarpık ilişkiler gibi toplumun ahlaki değerlerine zarar veren içeriklere karşı gerekli tedbirlerin alınması ve bu yayınların yayından kaldırılması talep edildi.
Açıklamayı okuyan Diyanet-Sen Şırnak Yönetim Kurulu Üyesi Fatma Zehra Duran, aileyi korumanın farz-ı ayn' olduğunu ifade etti.
"Yayınlar yalnızca bireyleri değil, toplumun bütün dokusunu derinden etkilemektedir"
81 ilde imza kampanyası başlattıklarını söyleyen Fatma Zehra Duran, "Diyanet-Sen olarak 2025 Aile Eylem Planımız çerçevesinde panel, kitlesel basın açıklamaları ve imza kampanyaları düzenleyeceğimizi daha önce duyurmuştuk. Bugün burada, Aile Eylem Planımız çerçevesinde Büyük Aile Platformunun başlattığı imza kampanyasına destek vermek amacıyla 81 ilimizde yapacağımız basın açıklamalarıyla start veriyoruz. Çocuk istismarı, cinsel taciz, cinsel saldırı, şiddet, cinayet, çarpık ilişkiler ağı ve daha birçok tahrip edici unsurla dolu gündüz kuşağı programlarına karşı gerekli tedbirlerin alınması ve yayından kaldırılmaları için 81 ilimizde eş zamanlı gerçekleştireceğimiz kitlesel basın açıklamalarıyla imza kampanyamızı kamuoyuna duyuruyoruz. Toplumumuzun en kıymetli hazinelerinden biri, köklü ahlak anlayışımız ve iffet merkezli yaşam tarzımızdır. Ne var ki, günümüzde bazı medya yayınlarında bu değerlere zarar veren içeriklerin artması endişe verici bir boyuta ulaşmıştır.Özellikle gündüz kuşağında yayınlanan bazı televizyon programlarında; çocuk istismarı, cinsel saldırı, aile içi şiddet, cinayet ve çarpık ilişkiler gibi hem insan fıtratına hem de toplumsal yapımıza aykırı konular, olağanlaştırılarak kamuoyuna sunulmakta, böylece vicdanları yaralayan içerikler normalleştirilmektedir. Bu tür yayınlar yalnızca bireyleri değil, toplumun bütün dokusunu derinden etkilemektedir.
Aile kurumu zedelenmekte, çocuklarımızın ve gençlerimizin masum dünyası telafisi güç biçimde kirlenmektedir. Medyanın bu yöndeki etkisi, kötülüğü meşrulaştırmakta; şiddeti, iftirayı ve sapkınlığı sıradanlaştırmaktadır." şeklinde konuştu.
"Herhangi bir fayda üretmeyen, toplumu olumsuz etkileyen bu yayınlara derhal son verilmelidir"
Duran, "Her türlü şiddet unsurunun yer aldığı bu programlar; şiddeti özendirici, normalleştirici ve izleyicilerin şiddete, çocuk istismarına duyarlılığını körelten biçimde sunulmaktadır. Nitekim tüm bunlarla şiddet toplum nezdinde normalleştirilmekte ve kanıksatılmaktadır. Bu normalleştirme ile toplumun ahlaki dokusu bozulmakta, aileler travmatize edilmekte, gençlerin ve çocukların aile kurumuna bakışı olumsuz etkilenmektedir. Toplumun, özellikle de gençlerin ve çocukların değerler sistemini, sosyal ilişkiler kurma becerilerini ve psikolojisini derinden yaralayan bu programların olumsuz etkilerine karşı Gündüz Kuşağı Programları Yayın Etik İlkeleri de çözüm sağlamamaktadır. Bu yayınları gerçekleştiren birkaç ismin sözde adalet savaşçısı (!) kimliğiyle toplumun belli kesimlerinin yozlaşmış, devlet sisteminin ise iflas etmiş gösterilmesi kabul edilemez. . Medya kuruluşlarının ve içerik üreticilerinin, taşıdıkları sorumluluğun bilincinde olarak, yayın politikalarını toplumun ahlaki, kültürel ve manevi değerlerini destekleyecek şekilde
belirlemeleri büyük önem taşımaktadır.Yayıncılık, insan ruhunu kirleten değil; insana değer veren, iyi örnekleri görünür kılan bir görev üstlenmelidir. Bu noktada ailelere de önemli sorumluluklar düşmektedir. Evlerimizi zararlı içeriklerden korumak, çocuklarımıza bilinçli medya kullanımı konusunda rehberlik etmek, onların izledikleri ve dinledikleri içerikleri takip etmek ebeveynlik sorumluluğumuzun bir parçasıdır. Medya okuryazarlığını teşvik etmek ve çocuklarımızı bu alanda donanımlı bireyler olarak yetiştirmek, onları geleceğin güçlü ve sağduyulu fertleri haline getirecektir." ifadelerini kullandı.
"Unutulmamalıdır ki, kolektif bilinç olmadan bireysel çabalar sınırlı kalacaktır"
Toplumu bir bütün olarak korumanın en etkili yollarından biri, sivil girişimlerle birlikte hareket etmek olduğunu vurgulayan Fatma Zehra Duran, "Bireysel çabaların ötesine geçerek toplumsal farkındalık oluşturmak da hepimizin görevidir. Ahlak temelli bir aile ve toplum için sorumluluk taşıyan sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarına destek vermek, bu alandaki etkinliklerin çoğalmasına katkı sağlamak ve bilinçli bir kamuoyu inşa etmek, zararlı içeriklerin etkisini azaltmada hayati bir rol oynamaktadır. Unutulmamalıdır ki, kolektif bilinç olmadan bireysel çabalar sınırlı kalacaktır. Toplumu bir bütün olarak korumanın en etkili yollarından biri, sivil girişimlerle birlikte hareket etmektir. Rabbimizden niyazımız odur ki; bizleri ve neslimizi her türlü kötülükten, ifsattan ve fitneden muhafaza eylesin. Ahlakımızı, ailemizi ve toplumsal huzurumuzu korumayı bizlere nasip etsin.
Yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun." (Tahrim, 66/6)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur: "Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüzden sorumlusunuz." (Buhârî, Ahkâm, 1) Kadim aile değerlerimizin korunması, çocuklarımızın psikolojik olarak sağlıklı yetişebileceği bir ortamın oluşması ve güvenli bir toplumun inşası için ekranlardaki çürümeye son vermek zorundayız." sözlerine yer verdi.
Son olarak Duran, "Diyanet-Sen aile eylem planı çerçevesinde yürüttüğümüz kampanyamızı Büyük Aile…
Platformunun da aynı minvalde başlattığı imza kampanyasına destek vererek devam ediyoruz. Bu vesileyle aziz milletimizi bu imza kampanyasına destek vermeye davet ediyoruz. Diyanet-Sen olarak diyoruz ki; aileyi korumak farz-ı kifaye değil, farz-ı ayn'dır. Herkesin üzerine düşen hem kolektif hem de ferdi bir sorumluluktur. Bu nedenle örgütlü gücümüzle aileye yönelik hassasiyet ve mesuliyetimizin gereği olan gayretlerimize devam edeceğiz. Katılımınız için hepinize teşekkür ediyor, Rabbim'den aileyle ilgili atılan her hayırlı adımı bereketlendirmesini diliyoruz." dedi.