Aile, kadın örgütleri ve öğrenciler, ‘Rojin için gerçek adalet sağlanana kadar mücadeleye devam edeceğiz’ diyerek fotoğraf çalışmalarını büyütüyor.

Kent merkezlerinde, üniversite çevrelerinde, ana caddelerde ve meydanlarda Rojin Kabaiş’in fotoğrafları yerleştiriliyor. Aktivistler, afişlerin yalnızca bir anma değil, şüpheli ölümün aydınlatılması için toplumun hafızasını diri tutma çabası olduğunu vurguladı.

Fotoğraf çalışmasının koordinasyonunu sağlayan gönüllüler, “Her kentin her sokağı Rojin’in yüzüyle, adıyla dolacak. Unutturulmasına izin vermeyeceğiz” diyerek kampanyayı genişletmeye devam ediyor.

Akköprü Deresi çöplerle boğuşuyor
Akköprü Deresi çöplerle boğuşuyor
İçeriği Görüntüle

ŞÜPHELİ ÖLÜM DOSYASINDA KRİTİK GELİŞME

21 yaşındaki Van YYÜ öğrencisi Rojin Kabaiş, 27 Eylül 2024’te kaldığı yurttan ayrıldıktan sonra kaybolmuş, 19 gün süren aramaların ardından 15 Ekim’de Van Gölü kıyısında cansız bedeni bulunmuştu.

Soruşturma dosyasında son günlerde önemli bir gelişme yaşandı. Adli Tıp Kurumu’nun hazırladığı ek raporda, Rojin’in vücudunda tespit edilen iki farklı erkeğe ait DNA’nın bulaş olmadığı, başka kişilere ait olduğu kesinleşti. Bu bulgu, hem ailenin hem de baroların şüphelerini daha da artırdı.

ŞÜPHELERİ DERİNLEŞTİREN DETAYLAR

Rojin’in son görüldüğü yer ile cenazesinin bulunduğu nokta arasında yaklaşık 20 kilometrelik mesafe bulunuyor. Uzmanlar tarafından belirtilen ters akıntılar ve doğal engeller, bu mesafenin yüzerek aşılmasını imkânsız kılıyor.

Van Barosu’nun talebiyle otopsiye katılan bağımsız hekim, Rojin’in sırtında, diz arkasında ve boynunda morluklar tespit ettiği ancak bu bulgular resmî raporda yer almadığı vurgulandı.

İstanbul ATK’nin ilk raporu ölüm nedenini suda boğulma olarak tanımlasa da ölüm zamanı, suya giriş şekli ve boğulma koşulları gibi kritik bilgiler değerlendirmeye alınmadı.

Van ve Diyarbakır Baroları ile Kabaiş ailesinin avukatları, soruşturmadaki eksiklikler nedeniyle hukuki süreçleri sürdürüyor.

“ROJİN İÇİN ADALET” MÜCADELESİ BÜYÜYOR

Sokaklara asılan fotoğraflar, hem toplumsal hafızayı diri tutuyor hem de adalet arayışının görünürlüğünü artırıyor. Aktivistler, ülkenin dört bir yanında kampanyanın süreceğini belirterek, “Gerçek adalet sağlanana kadar sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Rojin’in ışığını, adını ve yüzünü her sokakta yaşatacağız” dedi.

ROJİN KABAİŞ’İN ŞÜPHELİ ÖLÜMÜ

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 1. sınıf öğrencisi 21 yaşındaki Rojin Kabaiş, 27 Eylül 2024’te kaldığı öğrenci yurdundan ayrıldıktan sonra üniversitenin göl kıyısındaki sahiline indi. O andan itibaren kendisinden haber alınamadı. Ertesi gün şahsi eşyaları sahilde bulundu ve yurt yönetimine bildirildi. Ancak durum, yaklaşık 15 saat sonra ailesine ve polise iletildi.

Kabaiş’in cenazesi 15 Ekim’de, kırsal Mollakasım Mahallesi’nde Mehmet Emin Ankay (60) tarafından bulundu. Kabaiş’in son görüldüğü yer ile cenazesinin bulunduğu nokta arasında yaklaşık 20 kilometre mesafe olduğu, Van Gölü’ndeki ters akıntılar ve Çarpanak Adası gibi doğal engeller nedeniyle bu mesafenin yüzerek aşılmasının imkânsız olduğu belirtiliyor.

Bu durum, ölümle ilgili şüpheleri derinleştirdi. Kabaiş’in cenazesi bulunduğu gün Van Adli Tıp Kurumu’nda otopsiye alındı. Van Barosu’nun talebiyle bağımsız bir hekim otopsiye katıldı. Hekim, Kabaiş’in sırtında, diz arkasında ve boynunda darp izlerini andıran morluklar tespit etti; ancak bu bulgular resmi otopsi raporuna yansıtılmadı.

İstanbul ATK’nin 14 Kasım 2024 tarihli raporunda, ölüm nedeninin “suda boğulma” olduğu ileri sürüldü. Ancak raporda ölüm zamanı, suda kalma süresi ve boğulmanın nasıl gerçekleştiği gibi kritik bilgilere yer verilmedi. Van ve Diyarbakır Baroları ile Kabaiş ailesinin avukatları, ATK’nin bir yıldır elinde tuttuğu verileri gizlediği gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.

ATK, 13 Ekim’de yaptığı açıklamada Kabaiş’in ölümünün “suda boğulma sonucu” meydana geldiğini, ancak intihar, kaza veya dış etken olup olmadığı konusunda kesin kanaate varılamadığını bildirdi. Ayrıca tespit edilen iki DNA örneği için “kontaminasyon ihtimali bertaraf edilemedi” ifadesini kullandı.

Bunun üzerine hem barolar hem de Adalet Bakanlığı, bulaş olasılığına ilişkin ek rapor talep etti. ATK’nin gönderdiği son ek raporda, bulaş ihtimalinin ortadan kalktığı ve DNA’ların başka kişilere ait olduğu kesinleşti.

Muhabir: HACI YILMAZ