Ziyaret Notları: Diyarbakır ve Peygamber Sevgisi

Bu büyük İslami kurum, ilmi, sosyal ve siyasi alanlardaki tüm kollarıyla birlikte her yıl, Sevgili Peygamber Vakfı ile beraber, 20 Nisan’da büyük bir etkinlik düzenlemektedir. Bu etkinlik, Peygamber Efendimize (sallallahu aleyhi ve sellem) duyulan sevginin; âlimlerin, hocaların ve hatta Diyarbakır halkının kalplerinde ne kadar derin olduğunu açıkça yansıtmaktadır.

Bu, Diyarbakır’a ilk ziyaretim olmadığı gibi inşallah sonuncusu da olmayacak. Ancak bu defaki ziyaretimi özel kılan, Peygamber Efendimize duyulan sevginin rengini taşımasıydı. O’nun doğumunu anmak için düzenlenen etkinlik vesilesiyle dünyanın dört bir yanından gelen âlimler, davetçiler ve değerli misafirlerle birlikte buradaydım.

Şehrin güzelliği…

Uçak Diyarbakır semalarında süzmeye başladığı anda, uçağın penceresini yalnızca sen sahiplenirsin; başka hiçbir şeyle ilgilenmeden, sadece bu yeşil, düz topraklara sahip şehrin güzelliğine bakar ve onun tadını çıkarırsın. Diyarbakır birinci sınıf tarım şehridir. Belki de bu durum halkına da yansımış; onlarda güzel bitkilerin tazeliğini, zarafetini ve güzelliğini görürsün. Yüzlerinde çiçeklerin tebessümünü, tatlı meyvelerin lezzetini bulursun. Havaalanından çıkar çıkmaz göz alıcı manzaralar ve yeşillikler seni büyüler. Hatta evleri bile estetik bir ahenkle inşa edilmiş ve dikkat çekici bir güzelliğe sahiptir (öğrendim ki bu şehir, büyük düşünür, mühendis, davetçi ve lider Necmettin Erbakan zamanında planlanmış). Caddeleri ise tertemiz ve geniştir, diğer şehirlerdeki gibi boğucu bir trafik neredeyse yoktur. Baharın güneşi sıcaklık vermeden parıldar, çiçeklerin kokusunu taşıyan latif bir esinti eser... Geniş, misafirperverliği yansıtan "misafir odasına” girdiğimizde, dört bir yanı saran yeşillikleri seyretmek için pencereye koştuğumu hatırlıyorum.

Halkının Güzelliği ve Ahlaklarının Zarafeti

Bu güzel vilayetin doğası, adeta halkına da sirayet etmiş. Aslında Diyarbakır’ın güzelliği halkının güzelliğinden kaynaklanıyor, çünkü bu şehri ilk önce onlar güzel ahlaklarıyla, sonra ise imârları ve süslemeleriyle güzelleştirmişler.
Allah’ım, âlimleri ne kadar çok seviyor ve onlara ne kadar hürmet ediyorlar! Bu da ancak onların güzel terbiyesi, zarif ahlakı ve asil karakterlerinin bir göstergesi olabilir. Çünkü âlimlerin değerini ancak ilmi seven, cömertliğiyle bilinen ve iç dünyası dış dünyasından daha güzel olanlar bilir. Misafiri ne kadar seviyor ve ne kadar ikram ediyorlar! Bu da onların Allah’a ve ahiret gününe olan imanlarının işareti. Ebû Hüreyre (radıyallahu anh)'tan rivayet edildiğine göre, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, misafirine ikram etsin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse ya hayır söylesin ya da sussun."

Misafirlerine hizmet etmekte öyle bir yarışıyorlar ki, insan kendini mahcup hissediyor.

Âlimler ve Medreseler Birliği

Bu birlik, ilme büyük önem veren öncü ve kapsayıcı bir İslami kurumdur. Türkiye’nin dört bir yanında çok sayıda İslami enstitü kurarak gençleri kucaklamakta; onlara barınma, yemek ve içme imkânları sağlamaktadır. Ancak en önemlisi, öğrencilere ilim ehli âlimler, öğretmenler ve terbiyeciler sunmaktadır. Öğrenciler bu enstitülerde yıllarca eğitim görmekte ve bu süre sonunda ya bir âlim olarak ya da yüksek seviyede bir ilim sahibi olarak mezun olmaktadır.

Dikkatimi çeken hususlardan biri yalnızca İslami ilimlere verdikleri önem ya da Kur’an’ın dili olan Arapçaya duydukları ilgi değil, aynı zamanda dört mezhebin (Hanefî – Malikî – Şafiî – Hanbelî) öğretilmesinden bahsetmeleridir. Bu durum onların geniş bir bakış açısına, doğru bir din anlayışına sahip olduklarını ve farklı görüşleri kabul ettiklerini, âlimlerin içtihatlarına olan saygılarını göstermektedir. İşte bu anlayış, ümmetin üzerine terbiye edilmesi gereken bir anlayıştır. Dört mezhebin mensupları da Sünnî’dir ve hepsi Resulullah’tan (sallallahu aleyhi ve sellem) iz sürmektedir. Aynı şekilde itikadi mezhep mensupları olan Maturidiler, Eşarîler ve Ehli Hadis de bazı içtihadı konularda farklı düşünseler de hepsi Ehl-i Sünnet’tendir. Bu farklılıkların temelinde nas bulunmayan meselelerde maslahat gereği ortaya konulan görüş ayrılıkları yer almaktadır.

Âlimleri ve Hocaları

Âlimler ve Medreseler Birliği, büyük saygıdeğer âlimlerle doludur. Birliğin başında engin ilim sahibi olan Mele Enver Kılıç Aslan yer almaktadır. Kendisine, ilim ve kerem sahibi birçok değerli âlim eşlik etmektedir. Bu tür özel etkinlikler olduğunda, dört bir yandan âlimlerin akın ettiğini, misafirleri ve diğer âlimleri büyük bir içtenlikle karşıladıklarını ve onlara en güzel şekilde ev sahipliği yaptıklarını görürsünüz. Hatta onları, bu mübarek şehirden ayrılana kadar hiç yalnız bırakmazlar.

Diyarbakır Ziyaretlerimiz

Bu sefer Diyarbakır’da iki gün kaldım. İlk gün, bizleri karşılayan sevgili kardeşlerle tanışma ve ziyaretlerle geçti. İsimlerini tek tek zikretmek isterdim ama birini unutmaktan korktuğum için anmadan geçiyorum; çoğu âlim, cami imamı ve Kur’an-ı Kerim okuyucularındandı. Ardından bizleri harika gezilere çıkardılar.

İlk olarak Diyarbakır HÜDA PAR’ı ziyaret ettik. Bizi HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Sayın Hüseyin Yılmaz ve Diyarbakır HÜDA PAR İl Başkanı Sayın Zeynel Abidin karşıladı. Hüseyin Yılmaz’dan Müslümanların birliğinin gerekliliği, Gazze halkına yardım etmenin ve yanlarında durmanın farz oluşu üzerine öyle güzel sözler dinledik ki... HÜDA PAR’ın bu konuda en hassas partilerden biri olduğunu ifade etti.

Ardından Mevlid etkinliğini düzenleyen Peygamber Sevdalıları Vakfı’nı ziyaret ettik. Bizi vakfın sekreterlik üyesi Sayın Ömer Çelik ve değerli kardeşlerimiz karşıladı. Gördüğümüz misafirperverlik ve ilgi anlatılamaz. Vakfın kuruluşunun, Peygamber Efendimizi (sallallahu aleyhi ve sellem) savunma ve onun yüceliğini anma misyonuyla başladığını anlattılar.

Sonrasında Yetimler Vakfını ziyaret ettik. Vakıf Başkanı Sayın Fikri Karavil bizi karşıladı. Kendisi mücahit ruhlu, mücahitleri seven ve daima onların yanında duran büyük bir adam. Gazze’ye giden Mavi Marmara gemisine katılmış bir kahraman. Onunla konuşurken İslam’ın izzetini hissediyorsunuz. İslam’ın en önemli cephelerinden birinde duruyor. Türkiye’de ve dünyada yüzlerce yetimi himaye ediyor, özellikle savaşlarda babasını kaybeden çocuklarla yakından ilgileniyor. Bize anlattı ki, en büyük önceliği Gazze yetimleri ve onlara tahsis edilmiş özel bir açık bütçesi var.

Ardından Diyarbakır’ın tarihi eski şehrinde dolaştık, sahabe kabirlerini ziyaret ettik, Ulu Cami’de namaz kıldık. Ne güzel gezilerdi ne tatlı anlardı… Zihnimize kazınan, asla unutulmayacak hatıralar. Bize bu güzellikleri yaşatanları da asla unutamayacağız.

Büyük Törene Katılım

Ertesi gün, yani 20 Nisan Pazar günü, İslami derneklerin, vakıfların ve kurumların başkanlarıyla yaptığımız kıymetli bir oturumdan sonra yola koyulduk. Hepsi, âlimlere ve misafirlere olan sevgilerini göstermek için oradaydılar. Oturumun ardından törenin yapılacağı alana geçtik.
Etkinliğin güzelliğini ne kadar anlatsam da tam olarak tarif edemem... Adeta Diyarbakır halkı hep birlikte oradaydı. Erkekler, gençler ve kadınlar — hepsi İslami kıyafetleriyle ister başörtüsü ister peçeyle, iffetleri ve haya duygularıyla — Peygamber Efendimize (sallallahu aleyhi ve sellem) olan sevgi ve özlemle gelmişlerdi. Aynı zamanda Gazze’deki kardeşlerine yapılan zulme karşı öfkelerini dile getiriyor, Allah yolunda cihat çağrısında bulunuyorlardı.

Filistin bayrakları, Türkiye bayrakları ve bu güzel etkinliğin flamaları yan yana dalgalanıyordu. En etkileyici olan ise kahraman mücahitlerin fotoğraflarının taşınmasıydı: Şehit İsmail Haniye, şehit Yahya Sinvar ve şehit Muhammed el-Dayf… Hepsi direnişin ve cihadın sembolleriydi.

Alimler ve Medreseler Birliği Gençleri

Umut Kervanı Gazze'de diyaliz merkezi onarımına başladı Umut Kervanı Gazze'de diyaliz merkezi onarımına başladı

Sana bu gençlerden bahsetmeden geçemem. Zamanlarını Kur’an, Sünnet ve İslami ilimleri tahsil ederek geçiren bu gençler; zarafet, edep ve güzel ahlaklarıyla dikkat çekiyorlar. Misafirlere sundukları hizmetler ise gerçekten anlatılamaz, misafirperverlikte adeta yarış halindeler. Cömertlik ve hizmette sınır tanımıyorlar. Allah onlardan razı olsun, kendilerine en güzel mükâfatı versin.

Gençlerin Daveti ve Önemi

Bu yolculukta dikkatimi çeken en önemli unsurlardan biri gençlerdi. Onlar enerjinin kaynağı, hareketin meşalesi, dinin yükünü omuzlayan kahramanlardır. Onlar hayatın en canlı hali; imkânsız nedir bilmezler, karşılarına çıkan tüm zorlukları aşarlar. Onlar arasında cami imamı da var, öğretmen de hafız da liderlik edenlerin çoğu da gençler. Maşallah! İşte bu, dinin gerçek geleceğidir.

Beni en çok etkileyen şeylerden biri de gençlere yönelik davet çalışmalarıydı. Caminin dışında, gençlerin bir araya geldiği bir gençlik buluşması düzenleniyor. Her hafta yüzlerce genç burada toplanıyor; nasihatler dinliyor, dertlerini paylaşıyor, Rablerine içten bir tövbe için hazırlanıyorlar. Dedim ki: “İşte bu, gençlere yönelik gerçek davettir.” Biz onların kapımıza gelmesini beklememeliyiz; Allah bizlere, davet edeceğimiz kimselere evlerinde, dükkânlarında, kulüplerinde ulaşmamızı emrediyor. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) böyle yapardı; daveti çevresindekilere ulaştırırdı. Taif yolculuğu bunun en büyük örneğidir.

Biz de onları Allah’a çağırmalıyız. Çarşıda, piknik alanlarında, kafelerde onlara ulaşmalıyız. Ne güzel olur ki bu işi gençlerden oluşan bir ekip yapsın; çünkü gençten gence yapılan davet daha kolay kabul görür. Aynı şekilde, bilinçli bir şekilde genç kızlara ulaşmak için yine genç kızlardan oluşan bir ekip kurulsa, bu davet tüm ülke için bir hayır kapısı olur.

Şehirle Vedalaşma Anları

Tören sona erdi ve hocalarımızla vedalaştık. Ne yazık ki ilk ayrılan ben oldum. Ayrılırken içimde büyük bir özlem ve tekrar kavuşma ümidi vardı. Hatta dönüş yolunda bile Diyarbakır halkı bizleri yalnız bırakmadı. Hediyeleriyle bizi adeta boğdular, yaptıkları hizmetleri yetersiz bulup özür dilediler – halbuki ne eksik vardı ki? Gösterdikleri ilgi fazlasıyla yeterliydi. Havalimanında çalışanlar bile, bir misafir olduğumuzu anlayınca herkesten daha içten ve nazik davrandılar.

Ayrılırken karşılaştığım bir çocuk vardı; ama hareketleriyle tam bir adamdı. En güzeli de adının benimkiyle aynı olmasıydı: Hüseyin. Konuştuk, o bana anlattı, ben ona anlattım. Bana, Kur’an’ın dili olan Arapçayı öğrenmeye karar verdiğini söyledi. Çünkü bu, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) diliydi ve o da bu dili çok seviyordu. Yolculuk boyunca karşılaştığım bir diğer Hüseyin ise partinin genel başkan yardımcısıydı. Tüm bunlar, Diyarbakır’a ve halkına olan sevgimi daha da artırdı.

Selam olsun sana ey Diyarbakır halkı!
Selam olsun âlimlerinize, şeyhlerinize, davetçilerinize ve imamlarınıza.
Selam olsun gençlerinize ve davetlerine.
Selam olsun erkeklerinize ve kadınlarınıza.
Ve selam olsun geleceğin adamları olan çocuklarınıza.

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

Kaynak: İLKHA