İSTANBUL - İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi Parkı eylemlerinin planlanması ve organize edilmesinde kilit rol oynadığı iddiasıyla yargılanan ünlü menajer Ayşe Barım hakkında sürpriz bir ara karar verdi. "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme" suçundan 30 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen Barım, tutuklulukta geçirdiği süre ve sunduğu beyin ile kalp rahatsızlıklarına dair raporlar dikkate alınarak tahliye edildi.
Mahkeme, "tutuklamadan beklenen faydanın adli kontrolle de sağlanabileceği" gerekçesiyle Barım'ın konutu terk etmeme ve yurt dışı çıkış yasağı şartlarıyla serbest bırakılmasına hükmetti.
İddianamedeki Şüpheli İrtibatlar ve Organizasyon Rolü
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı iddianame, Ayşe Barım'ın Gezi eylemleri sırasındaki faaliyetlerine ilişkin ciddi tespitler içeriyordu. İddianamede, Barım'ın olayların ana aktörleri olan Memet Ali Alabora, Çiğdem Mater ve Osman Kavala gibi isimlerle Gezi süreci boyunca yoğun ve şüpheli bir irtibat kurduğuna dikkat çekiliyordu.
Özellikle HTS kayıtları incelendiğinde, Barım'ın eylemlerin başlangıç tarihi olan 30 Mayıs 2013'te ilk kez Alabora ile görüşüp, eylemler dışında bir daha görüşmemesi, bu iletişimin tesadüfi olmadığını gösteriyordu. Dahası, Barım'a ait iletişim danışmanlık şirketine bağlı sanatçıların, sosyal medyada "occupyturkey" ve "DirenGeziParkı" gibi etiketleri sistemsel olarak paylaştıkları ve Barım'ın bizzat bu sanatçıları organize ederek "kalkışma hareketinin başlamasına tüm ülke sathında aktif rol üstlendiği" öne sürülüyordu.
İddianamede, olayın toplumsal bir refleks olarak lanse edilmeye çalışıldığı ancak Barım'ın bu yayılımı plan ve organizasyon dahilinde gerçekleştirdiği belirtilmişti. Mahkemenin, tüm bu ağır suçlamalar karşısında "sağlık" gerekçesiyle tahliye kararı vermesi, davanın seyrine dair soru işaretlerini artırdı.
