Yunus Tuğrul/Vanolay
2000'li yılların başında FETÖ'nün polis ve yargıdaki uzantıları tarafından oluşturulan kumpas ile tutuklanıp ağır hapis cezasına çarptırılan Necmi Aksona, ailesinin organize ettiği düğününe katılamadı.
Türkiye'nin karanlık yıllarında JİTEM, PKK, FETÖ gibi örgütlenmelerin Müslüman halka yönelik baskı ve zulümlere rıza göstermedikleri için çeşitli kumpaslarla mahkûm edilenlerin mağduriyeti devam ediyor. Bu mağdurlardan, yaklaşık 20 yıldır cezaevinde olan Necmi Aksona, evliliğinin nişanesi düğününe katılamadı.
Hafız Sait Tink 'in Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan düğünde, ilahi ve ezgiler okunurken, davetliler de hep birlikte halaya durdu.
Düğün töreninde misafirlere hitap eden bölgenin tanınmış alimlerinden Molla Ali Arslan, biz Allaha giden yolda hiçbir engel tanımıyoruz, tanımadık ve tanımayacağız, O yolda binlerce Necmilerimiz, Yakuplarımız, Turanlarımız, Mikail, cömertlerimiz ve binlerce İsmaillerimiz olsa hepsini bir bir hepsini Allaha veririz. 'dedi.
Ergenekon ve Balyoz davalarında yargılananların tahliye edildiğini ancak 28 Şubat FETÖ ve hakimleri tarafından mağdur edilen Necmi Aksona ve arkadaşlarının halen suçsuz yere zindanda olduğuna dikkat çeken Arslan, 'Allah (cc) gönderdiği 124 bin peygamberin çağrısı şuydu 'rabbinize icabet edin. Onun çağrısına icabet edin. Ona boyun eğin. Kendinizi Allah ait hissedin. Allaha ait olduğunuzu bilin' biz 20.nci asrın Müslümanları olarak rabbimizin o nidasında lebbeyk dedik. Rabbimizin çağrısına icabet eden, ona lebbeyk diyen rabbim ben senin emrindeyim diyen insanlara elbette ki hem dünyada, hem ahirette güzellikler vardır. İnsanları insanlığın kulluğundan çıkarıp, Allaha davet ettik ama asrın zalimleri, asrın tağutları, asrın müstekbir'leri bunu kabul etmediler, siz bizlere boyun eğeceksiniz, bizlere tabi olacaksınız, Allah'ı ve resulü bırakıp bizim dediklerimize uyacaksınız. Biz piri zindan olan Hz. Yusuf'un dediği gibi 'yarabbi onların bizi davet ettiği şeydense zindan bizim için daha hayırlıdır, daha sevimlidir 'dedi. Zulüm ettiler, işkence ettiler. Zindanlara attılar, kendilerine göre ceza verdiler, ama bizler aziziz, çünkü bizler habibullaha aşık olan insanlarız. Bir aşığın maşukuna giden yolda hiçbir engeli tanımadığı gibi bizde rabbul alemine giden yolda hiçbir engel tanımıyoruz, tanımadık ve tanımayacağız da, biz Allah giden yoldan ayrılmayacağız. O yolda binlerce Necmilerimiz, Yakuplarımız, Turanlarımız, Mikail, cömertlerimiz ve binlerce İsmaillerimiz olsa hepsini bir bir Allaha veririz Hz. Resulullah veririz, çünkü onlar bu yolda Allah'ın davasına lebbeyk dediler, Allaha giden yoldan ayrılmadılar yolda canlarını feda ettiklerini söyledi.'
'FEDAKÂRLIĞI ALLAH'IN DİNİNE KENDİLERİNİ KURBAN EDEN GENÇLERE, GENÇLİKLERİNİ KURBAN EDEN BACILARDIR'
Peygamber aşkını ve peygamber sevgisini bir örnek ile anlatacağını söyleyen Arslan sözlerini şu şekilde sürdürdü:
'Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sahabeleri ile birlikte bir mecliste otururken Hz. Cabir'e döner ve ' Ya Cabir git evine ve eşine haber ver. Sahabelerimle birlikte sizin eve geleceğiz. Biliyorsun ki hepimiz açız ve günlerdir bir şey de yemedik. Eşin yemek hazırlasın, sen bize haber ettiğinde evine geliriz.' buyururlar. Mutluluktan havalara uçan Hz. Cabir koşarak evine gelir ve sevinçle hanımına ;' Hanım Efendimiz (s.a.v.) evimize teşrif edecekler. Allah'ın Resulü (s.a.v.) evimize gelecek.' Hanımı da sevinçle ;' Bey ne diyorsun bu çok güzel bir haber, Allah'ın Resul'ünün (s.a.v.) evimize gelecek olması beni çok mutlu etti.' Hz. Cabir hanımına ' Hanım Allah'ın Resulü ve sahabeler aç. Onlara hemen bir şeyler hazırlayalım.' deyince biraz önce sevinçten havalara uçan hanımının boynu yere düşer.' Cabir evde hiç bir şey yok .'Hz. Cabir ;' Hiç mi bir şey yok hanım? 'Hanımı ; ' Sadece büyüdüğünde sütünden ve yününden faydalanalım diye beslediğimiz buzağı başka bir şey yok.' deyince Hz. Cabir ' Allah'ın Resulü (s.a.v.) evimize aç gelecek ve biz onun önüne yiyecek bir şey koyamayacak mıyız? ' deyip getirir buzağı ve hanımıyla birlikte kesip yemek için hazırlığa başlarlar. Hanımı yemek hazırlıklarına başlayınca Hz. Cabir, Efendimize (s.a.v.) biraz sonra yemeğin hazır olacağını haber vermek üzere evden ayrılır. Yemekle meşgul olan H.z Cabir'in hanımı bir ara bahçeye doğru bakar ve süzülüp akan kanı görünce bahçeye fırlar. Az önce anne ve babasının buzağı kesmelerine şahit olan Hz. Cabir'in oğullarından 6-7 yaşlarında olanı babam oğlağı nasıl kesti gel sana göstereyim derken 3-4 yaşlarında olan kardeşinin boynunu kesmiştir. Gördüğü manzara karşısında neye uğradığını şaşıran Hz. Cabir'in hanımı telaş ve üzüntü ile ' Ne yaptın sen?' diye büyük oğluna çıkışınca korkuya kapılan çocuk bahçenin duvarına tırmanmaya çalışırken boynunun üstüne düşer ve oracıkta ölür. Ne yapacağını bilemeyen Hz. Cabir'in hanımı ' Allah'ım bu başıma gelenler nedir? Bu ne zor bir imtihan.' diye ağlarken bir taraftan da ;' Biraz sonra Cabir eve gelecek ve olanları öğrenince defin işlemlerine başlayacaklar. Allah'ın Resulü (s.a.v.) de defin işleri ile uğraşmaktan evimde yemek yiyemeyecek. Hemen bahçeyi temizlemeliyim. Yemeklerini yesinler sonra söylerim olanları.' diye düşünür ve bahçeyi temizler. Çocukları alır ve bir odaya yorganın altına koyar. Az sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Cabir ve sahabeleri ile birlikte gelirler. Yemekler hazırdır. Allah'ın Resul'ünün yemeğe başlaması beklenmektedir sahabeler tarafından. Çünkü Allah'ın Resulü başlamadan başlamaz sahabe. Hz. Cabir'in hanımı ise içerde 'Bir an önce yeseler yemeklerini. Olanlar ortaya çıkmadan ve tatları kaçmadan yesinler yemeklerini.' diye telaş içinde kıvranmaktadır. Tam Resulullah (s.a.v.) yemeğe başlayacakken Hz. Cabir'e döner ve' Ya Cabir bilirsin ben çocukları çok severim. Senin iki oğlun vardı. Hele getir onları da yemekten önce bi onları seveyim.' buyururlar. Hemen hanımının yanına gider Hz. Cabir.' Hanım Resulullah (s.a.v.) çocukları istiyor. Hele getir çocukları.' der. Hanımı;' Cabir çocuklar yeni uyudular. Siz hele yemeğe başlayın yemekten sonra getiririm.' der. Hz. Cabir içeri girer ve ;' Ya Resulullah (s.a.v.) çocuklar yeni uyumuşlar. Yemekten sonra getireyim. Biz yemeğe başlayalım.' der. Resulullah (s.a.v.) ;' Ya Cabir getir çocukları. Seveyim sonra yeriz yemeğimizi.' buyururlar. Hz. Cabir tekrar hanımının yanına gider ve ' Hanım Resulullah (s.a.v.) çocukları istiyor. Hele uyandır çocukları getir.' der. Hanımı ;' Cabir ben çocukları uyandırana kadar siz yemeğe başlayın.' der. Tekrar Resulullah'ın yanına giden Hz. Cabir ;' Hanım çocukları uyandırana kadar biz başlayalım yemeğe.' deyince Resulullah (s.a.v.) ;' Ya Cabir çocukları getir. Acelemiz yok biz bekleriz.' buyurur. Hanımının yanına dönen Hz. Cabir ;'Hanım Allah'ın Resulü (s.a.v.) çocukları bekliyor. Hazırla hemen getir.' deyince Hanımı da ;'Tamam, ben çocukları uyandırıp giydirene kadar yemekler soğur. Siz başlayın yemeğe ben çocukları getiriyorum.' der.' Ya Resulullah (s.a.v.) hanım çocukları hazırlayana kadar yemekler soğuyacak. Buyurun başlayınız yemeğe. Birazdan çocukları getireceğim.' deyince de Resulullah (s.a.v.) ;' Cabir acelemiz yok. Bekleriz. Hele getir çocukları.' buyurur.' Hanım erittin beni. Gidip gelmekten yoruldum. Getir çocukları artık.' deyince başı önüne düşen hanımı Hz. Cabir'in elinden tutar ve çocukların yanına götürür. Yorganı kaldırır. Gördükleri karşısında ne yapacağını bilemeyen Hz. Cabir odaya döner ve ;' Ya Resulullah (s.a.v.) çocuklar uyuyorlar. Biz yemeğe başlayalım.' der gayet üzgün ve müteessir bir halde. Allah'ın Resulü (s.a.v.);' Cabir hele getir çocukları biz bekleriz.' buyurunca Hz. Cabir ;' Ya Resulullah çocuklar uyumuşlar ama uyanmıyorlar. Uyandıramıyoruz. Bizim kudretimiz uyandırmaya yetmiyor. Buyurun siz uyandırın.' der ağlamaklı. Allah'ın Resulü (s.a.v.) kalkar ve çocukların odasına gider. Hz. Cabir'in hanımı ise hıçkıra hıçkıra ağlayarak ' Ya Rabbi canımı al. Resulünü layıkıyla ağırlayamadım.' diye dua etmektedir. Resulullah (s.a.v.) elini yorgana uzatıp kaldırdığı anda çocukların ikisi birden Resulullah'ın kucağına atlarlar. Hz. Cabir'in hanımı diz üstü yere düşerek, yarabbi sana şükürler olsun Allah'ın resulü bu evden yemek yemeden gitmeyecek. O anne ve baba çocuklarının derdine düşmemişti işte habibullah sevgisi böyledir. Bizde 20'ci asırda bütün gençliğimizi, gençlerimizi, annelerimizi, babalarımızı, kardeşlerimizi, evlatlarımızı Hz. Resulullah'ın yoluna kurban ettik. Ya Resulullah yeter ki senin davan sağ olsun, biz ölüme hazırız dedik, işte dava budur bizim gençlerimiz bunu yaşadılar zalimlerin elinden işkence çektiler ama serhatten çağırıyoruz ya Resulullah gel şu zalimlerin zindanlarının kapılarını aç, yorganı kaldırdığın gibi nice azizlerimizi zindanlarda göreceksin ya Resulullah. Ne suçları vardı da şua an düğünü olmasına rağmen onlar zindanlarda işte bu bir fedakarlıktır. Bugün ama en büyük fedakarlığı Allah'ın dinine kendilerini kurban eden gençlere, gençliklerini kurban eden bacılarımızdır.
Düğün sonrası Necmi Aksona'nın ailesi İLKHA'ya yaptıkları açıklamada hüzün ve gözyaşıyla bir düğün yaşadıklarını söylediler. Hükümet yetkililerine seslenen Aksona ailesi, suçsuz yere zindanlarda olan bütün Müslümanların salıverilmesini istedi.
'DÜĞÜNÜ İÇİN BİLE BIRAKMIYORLAR, OĞLUMUN DÜĞÜNÜNE GELMESİNE İZİN VERMİYORLAR'
Annesi Necmi Aksona'nın oğlum şuan cezaevinde Ben perişanım yıllardır Onun için gözyaşı döküyorum hüzün ve sıkıntıdan şekerim çıktı ve iki gözümü kaybettiğini söyleyen Suna Aksona, 'Ben istiyorum ki oğlum Artık tamamen çıksın. Şu an oğlumun düğünü yapılıyor görüyorum ve içim parçalanıyor, düğünü için bile bırakmıyorlar oğlumun çıkmasına izin vermiyorlar. Dün geceden beri düğün olduğunu zaten bilmiyoruz, dün geceden beridir evde hüzün ve gözyaşı var görüşüne gittiğimiz zaman bile görmemize izin verilmediğini belirtti.
'BUNCA SUÇSUZ YERE YATAN MAHKÛMLAR ARTIK EVLERİNDE OLSUN YUVALARINDA OLSUNLAR'
Duygularını anlatmakta güçlük çeken Necmi Aksona'nın ablası Sevim mülkef, 'şu an Kardeşimin düğünü duygularımı hiçbir şekilde anlatamam yani anlatılmaya zaman yetmez. Kardeşim cezaevinde şu anda isterdik ki kardeşim de burada düğünde olsun. Bizimle birlikte bu mutluluğu bu sevinci hepimiz paylaşalım güzel ve mutlu bir gün kardeşimi bir çağır istiyoruz bir af istiyoruz bütün Müslümanları ve bütün kader mahkûmlarına bir çare bir af istiyoruz bunca suçsuz yere yatan mahkûmlar artık evlerinde olsun yuvalarında olsunlar. Biz de Mutlu Olalım Onlar da mutlu olsunlar. 'dedi.
'KARDEŞİM ALLAH YOLUNDA ALLAH'IN DAVASINI YAŞADIĞI İÇİN ZİNDANDA, HİÇBİR ZAMAN BAŞIMIZ YERE DÜŞMEDİ'
Yusufi Necmi Aksona'nın ablası Gülseren kurt ise, Kardeşim şu an cezaevinde. Biz bir yandan sevincini yaşıyoruz bir yandan da üzüntümüzü yaşıyoruz. Gerçekten çok üzüntülüyüz damatsız bir düğün nasıl olur. Yıllardır içeride bunun için yapmadığımız etmediğimiz hiçbir şey kalmadı, Geçen gün bile ailece toplandık ve Cumhurbaşkanlığına kadar çıkalım dedik, sadece bu imkanı bile verseler, Kardeşim şu an Kendi düğününde olsaydı diye izin almak istedik, Ama o da olmadı. Buna da çok şükür, kardeşim Allah yolunda Allah'ın davasını yaşadığı için içeride hiçbir zaman başımız yere inmedi, hiçbir zaman yanlış bir şey yapmadı. Biz onunla gurur duyuyoruz ama bugün onun düğünü ve düğününde olsaydı çok daha iyi olacaktı gerçekten çok üzüntülüyüz. Hükümete buradan sesleniyoruz, bu nereye kadar böyle sürecek artık ömrü içerde çürüdü Gerçekten de çok kişi kurban oldu bu durumda, artık yeter bu zulme dur desinler, her sene bir umut veriyorlar özgür bırakılacaklarını söylüyorlar seviniyoruz, sonra bu konuşmaların üzerini kapatıyorlar hiç konuşulmamış gibi hayatlarına devam ediyorlar. 'şeklinde konuştu.