Depremin açtığı yaralar, fiziksel yıkımın ötesinde sosyal, ekonomik ve psikolojik etkiler de içeriyordu. Aradan geçen 14 yılı aşkın sürede Van’da hem resmi kurumların hem de sivil toplumun müdahaleleriyle önemli adımlar atıldı. Ancak hâlâ çözüm bekleyen pek çok alan bulunuyor.
İYİLEŞTİRME, YENİDEN YAPILANMA VE RİSK AZALTMA
Geçici barınma: Depremin hemen ardından AFAD ve ilgili kurumlar, geçici barınma ihtiyacının giderilmesi için çadır kentler ve konteyner kentler kurdular.
Kalıcı konutların yapımı: Yaklaşık 23 bin konut ve 2 bin 325 ahır inşa edildi. Bu konutlarla birlikte afet sonrası hasar gören veya yıkılan yapılar yerine güvenli yeni yaşam alanları oluşturuldu.
Kırsal yeniden yapılanma: Köylerdeki evler, altyapı hizmetleri, ulaşım yolları ve diğer sosyal donatılar yeniden düzenlendi. Köylerin bir kısmı haritadan silindi ancak yeniden yapılaşma ve kamu hizmetleri büyük ölçüde geri getirildi.
ALTYAPI VE FİZİKİ ÇEVRE
Hasarlı yapıların tespit ve analiz çalışmaları: Binaların deprem performanslarının incelenmesi, hem saha gözlemleri hem de yapı yönetmelikleri esas alınarak yapılan hesaplamalarla birlikte gerçekleştirildi. Bu çalışmalar, hangi tür yapıların hangi koşullarda ne kadar hasar gördüğünü anlamak açısından önemli veri sağladı.
Van Gölü kıyısında coğrafi değişiklikler: Deprem sonrası yapılan jeolojik ve jeomorfolojik ölçümlerde kıyı çizgisinde yükselmelerin ve kıyı çekilmelerinin olduğu tespit edildi; bazı bölgelerde kıyı çizgisi birkaç metre ile 15‑20 metre arasında göl yönünde geri çekilmiş durumda.
TOPLUMSAL VE SAĞLIK HİZMETLERİ
Psikososyal destek: Özellikle Erciş ilçesinde ortaöğretim öğrencileri arasında psikososyal destek projeleri yürütüldü. Özel çalışma ekipleri oluşturuldu. Ancak araştırmalara göre desteklerin nicelik ve nitelik açısından öğrencilerin beklentilerini tam karşılamadığı, etkilerinin sınırlı kaldığı görülüyor.
Anne‑bebek sağlığı projeleri: “Van ve Erciş’te Güvenli Annelik Hizmetlerinin Güçlendirilmesi” projesiyle gebelik, doğum ve lohusalık süreçlerinde sağlık bilincinin artırılması hedeflendi; sağlıklı annelik uygulamalarına yerel aile sağlığı merkezleri üzerinden erişim kolaylaştırıldı.
YASAL DÜZENLEMELER VE POLİTİKALAR
Kentsel dönüşüm yaklaşımı: Van depremlerinden sonra kentsel dönüşüm ve konut politikaları, afet bölgesindeki yeniden yapılanma süreçlerinin önemli bir parçası hâline geldi. Konutların yenilenmesi ve riskli yapıların tespit edilerek dönüştürülmesi kamu politikalarında öncelik kazandı.
Kaynak ve bütçeleme: Yapılan yatırım miktarı da büyüktü; konut, altyapı, barınma ve sosyal hizmetler için yapılan harcamalar milyarlarca lira tutarında. Bu kamu kaynaklarının kullanımı ve projelerin büyüklüğü hem olumlu bir gösterge hem de mali sürdürülebilirlik konusunda dikkatli planlama gerektiğini bir kez daha ön plana çıkardı.
EKSİK KALANLAR VE SÜREGELEN SORUNLAR
Konut ve sosyal donatıların kalitesi ve yer seçimi: Kalıcı konutlar yapılsa da bazılarında altyapı ve sosyal hizmetlere erişim sorunları devam ediyor. Köylerde yaşayanların kamu hizmetlerine ve sağlık‑eğitim altyapısına ulaşımı hâlâ zorluklarla dolu.
Psikososyal destek yeterliliği: Deprem sonrası travmanın uzun süreli etkileri var. Yapılan projeler önemli olsa da destek sistemlerinin bölgedeki her okulda, her mahallede yaygın ve sürekli olması henüz sağlanmamış durumda.
Riskli yapıların yeniden tamamıyla ortadan kaldırılması: Hasarlı, orta veya ağır durumda olan birçok yapı hâlâ var. Yapı denetim sistemi ve yönetmelikler güçlense de uygulamada denetim eksikliği, kaynak sıkıntısı ve bazen de siyasi-idari irade eksikliği nedeniyle bazı yapılar dönüşüm bekliyor.
Afet kültürü ve erken uyarı sistemleri: Van’da deprem bilinci yükselmiş olsa da okullar, kamu kurumları, mahalle halkı bazında afet eğitimi, tatbikatlar ve erken uyarı sistemine entegrasyonun yaygınlaştırılması hâlâ önemli bir ihtiyaç.
Ekonomik canlanma ve yerel kalkınma: Depremin zarar verdiği iş yerleri, tarım, hayvancılık ve küçük işletmelerin toparlanması, göç veren yerleşimlerin ekonomik ve sosyal yaşamının yeniden canlanması hâlâ uzun vadeli politikalara ihtiyaç duyuyor.
DEĞİŞİM NE KADAR DERİN?
Van’da geçen 14 yılda yapılan değişim, ‘yeni Van’ ideali çerçevesinde büyük adımları içeriyor. Geçici barınmadan kalıcı konuta geçiş, fiziki altyapının, yolların, okulların, sağlık tesislerinin yapılması ya da yeniden düzenlenmesi, birçok köy sosyal ve teknik hizmetlere yeniden kavuşması Van’ın yeni görünümünde etkili oldu.
Ancak, bazı değişimlerin yüzeysel kaldığı, özellikle toplumsal, psikolojik, kültürel ve ekonomik dönüşümün fiziksel yapılanma kadar hızlı ilerlemediği görülüyor. Yapıların teknik dayanıklılığı, afet öncesi hazırlıkların yerleşik hale gelmesi ve yerel halkın katılımıyla uzun vadeli sonuçların garanti altına alınması gerektiği yapılan projeler kadar önem taşıyor.
GELECEK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER
Yerel katılımcılığı artırmak: Köy, mahalle düzeyinde halkın görüşlerinin alınması, yerel ihtiyaç analizlerinin yapılması ve kullanılan konut-altyapı modellerinin yerel şartlara uygunluğu.
Sürekli psikososyal destek hizmetleri: Okullarda psikolojik danışmanlık, halk sağlığı merkezlerinde düzenli destek, afet sonrası sağlık-psikolojik etkilerin izlenmesi.
Erken uyarı sistemleri ve afet kültürü: Deprem riski yüksek bölgelerde sismik erken uyarı sistemleri kurulması, okullarda, kamu kurumlarında düzenli tatbikatlar yapılmalı.
Denetim ve yapı yönetmeliklerinin sıkı uygulanması: Riskli yapılar hızla tespit edilmeli, yapı denetim süreçleri şeffaf olmalı, mühendislik standartları gözetilmeli.
Ekonomik ve sosyal sürdürülebilirlik projeleri: Depremden zarar gören iş yerleri, tarım ve hayvancılık desteklenmeli, göç olgusu azaltılmalı, yeniden yapılan alanlarda iş imkanları yaratılmalı.
Van’daki 2011 depreminden sonra fiziksel görünümde dramatik değişimler istenildiği gibi yaşanmadı. Yeni konutlar, altyapı yatırımları, sağlık ve eğitim tesislerinde iyileşmeler, karmakarışık şehir görüntüsünün yerine planlı ve daha güvenli yerleşim alanlarının oluşması gibi olumlu dönüşümler gerçekleşmedi.
Bununla birlikte, afet bilincinin toplumun her katmanına yayılması, ekonomik ve toplumsal yönlerin iyileştirilmesinin süreklilik kazanması, riskli yapı stoğunun daha da azaltılması gibi alanlarda hâlâ kat edilmesi gereken mesafe var.
Van’ın, sadece deprem sonrası yeniden yapılanma değil, deprem öncesi hazırlıklı, dirençli ve sürdürülebilir kent vizyonuyla devam etmesi, gerçek değişim için kritik önem taşıyor.
Gelecek yıllarda bu yönelimlerin güçlenmesi, Van’ın hikâyesini sadece geçmişin acısını hafifleten değil, geleceğe umutla bakan bir örnek haline getirebileceği vurgulandı.
VAN’DA YATAY MİMARİYE UYUM YOK
2011 depreminin acı izlerini hâlâ taşıyan Van’da, kentsel dönüşüm projelerinde yatay mimari ilkesi göz ardı ediliyor. Yüksek katlı binalar yeniden yükseliyor. Van’da 2011 yılında yaşanan 7.2 büyüklüğündeki depremin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere birçok yetkili, özellikle afet bölgelerinde yatay mimariyi esas alan bir yapılaşma sürecine geçileceğini açıklamıştı. Ancak aradan geçen 14 yılda şehir merkezinde ve yeni açılan imar alanlarında çok katlı, betonarme yapılaşmalar hız kesmeden devam etti.
YÜKSEK KATLAR YENİDEN İNŞA EDİLİYOR
Özellikle şehir merkezindeki yeni konut projelerinde 7-8 katlı blokların yer alması, hem deprem gerçeği hem de yatay şehirleşme vaadiyle çelişiyor. Yüksek katlar, sadece estetik ya da şehir siluetini değil, olası bir depremde risk düzeyini de artırıyor.
İmar planlarında revizyonlar yapılmadan, halkın ve uzmanların katılımı olmadan yapılan yüksek katlı konut projeleri, deprem riskini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda sosyal yaşam kalitesini de düşürüyor.
YATAY MİMARİ NEDEN ÖNEMLİ?
Afet Direnci: Yatay mimari, yapıların deprem sırasında maruz kalacağı yatay yükleri azaltır, yıkılma riskini düşürür.
Mahalle Kültürü: Komşuluk ilişkilerini güçlendirir, siteleşme yerine mahalle yaşamını teşvik eder.
Ulaşılabilirlik: Acil müdahale ekiplerinin (itfaiye, ambulans, arama-kurtarma) daha hızlı ulaşımını sağlar.
Çocuk ve yaşlı dostu: Oyun alanları, parklar, açık alanlar yatay yerleşimle daha entegre biçimde planlanabilir.
Van’daki yapılaşmayı inceleyen uzmanlar, özellikle depremden etkilenen bölgelerde yatay mimariye geçişin sadece bir slogan olarak kaldığını belirtiyor.
YEREL YÖNETİMLER NE YAPIYOR?
Van’daki bazı belediyeler imar planlarında kat sınırı getirdiklerini belirtse de, yeni yapı ruhsatlarında istisnaların yaygın olduğu görülüyor.
Van gibi büyük bir felaket yaşamış bir şehirde, dikey mimariyle yükselen beton bloklar, sadece görüntü değil, gelecek için potansiyel bir yıkımı da simgeliyor. Uzmanlar, mimari anlayışın sadece görselliğe değil, dayanıklılığa, sosyal yapıya ve afet güvenliğine odaklanması gerektiğini vurguladı.
Yatay mimari, bir tercihten öte, deprem ülkesi olan Türkiye’de yaşamın devamlılığı için bir zorunluluk olarak görülmesi gerektiği ifade edildi.