El değmemiş doğası ve masmavi suyu ile Van Gölü'ndeki 4 ada, tarihi ve turistik özelliğe sahip yönüyle öne çıkıyor. Van'a gelen yerli ve yabancı turistler, teknelerle göldeki bu adaları gezme fırsatı buluyor. Peki, Van’daki adaların isimleri nelerdir? Adalara nasıl gidilir?
Van Gölü veya yöresel adıyla Van Denizi, Tatvan ilçesi sınırları içerisinde bulunan Nemrut volkanik dağının patlaması sonucu oluşan kraterde biriken suların oluşturduğu varsayılan volkanik bir göldür. Çok sayıda koyu bulunan Van Gölü’nün yüzölçümü 3.713 kilometrekaredir. Van Gölü hem tatlı su hem de deniz ekosistemlerinden farklı bir sucul ekosistemdir. Suları tuzlu ve sodalıdır. Göl suyu tuzluluk oranı %o19, pH’sı ise 9.8 dir. Göl su seviyesi iklime bağlı olarak yükselip, düşmektedir. Ancak ortalama olarak denizden yüksekliği 1646 metredir. Gölün ortalama derinliği 171 m, en derin yeri ise, 451 metredir. Gölün doğu bölümünde dört ada vardır.
Van Gölü dünyanın en büyük sodalı gölüdür ayrıca Türkiye’de bulunan en büyük göldür. Gölün tuzlu-sodalı suları, biyolojik çeşitliliği sınırlamaktadır. Gölde bilinen 103 tür fitoplankton, 36 tür zooplankton ve tek bir tür balık inci kefali, (Chalcalburnus tarichi) yaşamaktadır. Göl etrafı karadan 430 kilometredir. Yöre halkına göre gölde bir canavar yaşamaktadır. Söylentiyi çıkaranların amaçlarının bölgeye turist çekmek olduğu söylense de, söylentileri araştırmak amacıyla bölgede pek çok bilimsel araştırma ekibi çalışmalar yapmıştır. Van Gölü, feribotlarla İstanbul-Tahran demiryolu hatlarını da bağlamaktadır. Türkiye ve İran’a bağlanan demir yolu 1970’lerde yapılmıştır.
VAN’DAKİ ADALARIN İSİMLERİ
Van’da 4 ada bulunuyor. Bunlar, Akdamar, Adır, Çarpanak ve Kuş Adası. Bunun yanı sıra, geçmişte göl yüzeyinde yer aldığı bilinen üç ada ise zamanla sular altında kalarak kayboldu. Bu batık adalar Artzke, Arztap ve Tokian olarak biliniyor.
Adalar arasında en fazla bilinen Akdamar Adası, üzerindeki 10. yüzyıla ait Akdamar Kilisesi ile her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. Adır Adası ise, gölün en büyüğü olarak biliniyor ve özellikle bahar aylarında martıların uğrak yeri haline geliyor. Çarpanak Adası tarihi manastır kalıntılarıyla öne çıkarken, en küçük ada olan Kuş Adası ise doğal güzellikleriyle dikkat çekiyor.
AKDAMAR ADASI
Van Gölü'nün içinde yer alan ikinci büyük adadır. Van'ın Gevaş ilçesi sınırları içerisinde yer alır. Van Akdamar Adasının büyüklüğü 163 bin 759 metrekaredir. Adanın kıyı uzunluğu ise yaklaşık 3 kilometreyi bulmaktadır.
En eski kaynaklarda adanın adı, Gevaş bölgesinde hüküm süren Ermeni Rştuni sülalesine atfen Rştunik Adası olarak geçmektedir. 705 yılında Vard Rştuni'nin adada öldürülerek Rştuni beyliğine son verilmesinden sonra ada ve yöresi, daha önce Başkale'de (Ağbak) hüküm süren Ardzruni sülalesinin eline geçmiştir. 908'de I. Gagik Ardzruni bazı Ermeni ve Müslüman beyleriyle anlaşarak Gevaş'ta (Vostan) kendini Vaspuragan Kralı ilan etmiş ve bilahare başkentini adaya taşımaya karar vermiştir. I. Gagik adada halen mevcut olan kiliseden başka müstahkem bir kasaba, saray, çarşı ve liman inşa ettirmiştir. Ada üzerindeki sivil yerleşimin 16. yüzyıl başlarına kadar canlı olarak varlığını sürdürdüğü ve 1535 Osmanlı-İran Savaşı'nda tahrip edildiği anlaşılmaktadır.16. yüzyıldan sonra sivil yerleşimin bulunmadığı adada Kutsal Haç'a (Surp Khaç) adanmış bir Ermeni manastırı hayatiyetini sürdürmüştür. 19. yüzyıl sonlarında 300 civarında keşişin ikamet ettiği manastır, 1895 ve 1915 olaylarından sonra terkedilmiştir. Ermeni Kilisesinin ruhani başkanlığı olan Gatoğigosluk makamı 10. yüzyıl ortalarından 1101 yılına kadar Ahtamar Adasında bulunmuştur. Makamın 12. yüzyılda Kilikya'ya taşınmasından sonra da Ahtamar Kilisesi 19. yüzyıla dek önderlik iddiasını devam ettirmiştir.
Akdamar Kilisesi
Akdamar Adasındaki Surp Haç kilisesi, Kudüs'ten İran'a kaçırıldıktan sonra 7. yüzyılda Van yöresine getirildiği rivayet edilen Hakiki Haç'ın bir parçasını barındırmak maksadıyla Kral I. Gagik'in emriyle 915-921 yıllarında Mimar Manuel tarafından inşa edilmiştir. Adanın güney doğusuna kurulmuş olan kilise, mimari açıdan Orta Çağ Ermeni sanatının en parlak eserleri arasında sayılır. Kızıl andezit taşından inşa edilmiş olan kilisenin dış cephesi, alçak rölyef şeklinde işlenmiş zengin bitki ve hayvan motifleriyle ve Kutsal Kitap'tan alınma sahnelerle bezenmiştir. Kilise bu özelliğiyle de Ermeni mimari tarihi içinde eşsiz bir konuma sahiptir.
Akdamar isminin efsanesi
Adanın adının nereden geldiğine dair yaygın halk hikâyesine göre, zamanında bu adada yaşayan Ermeni baş keşişin güzelliği dillere destan Tamara adında bir kızı vardır. Adanın çevresindeki köylerde çobanlık yapan bir genç bu kıza âşık olur. Bu genç Tamara ile buluşmak için her gece adaya yüzer. Tamara ise ona gece karanlığında yerini belli etmek için onu bir fenerle bekler. Bundan haberdar olan kızın babası, fırtınalı bir gecede elinde fenerle adanın kıyısına iner ve sürekli yer değiştirerek gencin boşuna yüzüp, gücünü yitirmesine neden olur. Yüzmekten gücünü yitirip, yorulan genç çoban boğulur ve boğulmadan önce son nefesiyle "Ah Tamara!" diye haykırır. Bunu duyan kız da hemen ardından kendini gölün sularına bırakır O günden sonra ada Ah Tamara! İsmi ile anlatılır. Bu hikâye Ermeni şair Hovhannes Tumanyan anlatımıyla efsaneleşmiştir. Bu efsanenin tarihi gerçeklerle alakasının zayıf olduğu şüphesizdir. 9. yüzyıldan itibaren kaydedilmiş olan Ağtamar adının Arapça ĞMR kökünden "kabartı, tümsek" anlamına gelen bir türev olması daha kuvvetli bir olasılık olarak değerlendirilebilir. Adın Türkçeleştirilmiş biçimi olarak Akdamar kullanılmaktadır.
ÇARPANAK ADASI
Çarpanak Adası, Van Gölü'nün kuzeydoğu bölgesinde, Van ilinin Tuşba ilçesine bağlı Çitören Köyü mevkiinde bulunan bir adadır. Köyün iskelesinden teknelerle ulaşımın sağlanabildiği ada, üstündeki doğal yaşamın bozulma tehlikesine karşı turizme kapalı tutulmaktadır. Adanın üzerinde IX. ya da XI. yüzyılda yapılmış olduğu sanılan, Saint Jean'a adanmış bir de manastır vardır. Ktouts Manastırı adı ile anılan yapının bugün yalnızca kilise bölümü ayaktadır. Adada, Türkiye'nin başka bir yerinde bulunmayan pek çok tür bulunmaktadır.
100 yıl öncesine kadar aslında bir yarımadanın parçası olduğu sanılan Çarpanak Adası’nın, Van Gölü'nün suyunun hızlı bir biçimde yükselmesi sonucu kara ile bağlantısının kesilip bir ada hâline geldiği söylenmektedir. Adaya ve üzerindeki manastıra ilişkin ilk yazılı belgeler 1414 yılından kalmıştır. Üzerindeki dinî yapılar nedeniyle savaşlardan pek etkilenmeyen adada pek çok kez depremler yaşanmıştır. 1703 yılında gerçekleşen bir depremle büyük ölçüde yıkılan manastır 1712 ve 1720 yılları arasında Bitlisli Kaskaper Usta tarafından yeniden inşa edilmiştir. Bir Ermeni manastırı olan yapı, 1918 yılında bölgede yaşanan karışıklıklar nedeniyle boşaltılmıştır. O günden bu yana herhangi bir koruma altında bulunmayan yapı günümüzde yıkılmaya yüz tutmuş durumdadır.
KUŞ ADASI
Kuzu Adası ya da Arter Adası olarak da bilinen Kuş Adası, Van Gölü içinde bulunan 4 adadan en küçüğü ve en az bilinenidir.
Van Gölü'nün en büyük adası Adır Adası'ın 4 kilometre batısında yer alır. Adada bugün sadece bazı kalıntıları görülebilen bir de Ermeni manastır vardır. Manastırın ilk olarak 1305 yılında inşa edildiği tahmin edilmektedir. Şapel ve diğer ekler adaya ilerleyen dönemlerde 1766'da eklenmiştir. Geçmiş dönemlerde bu adaya ulaşım yapılmazken bölgede gelişen turizm nedeniyle devreye giren özel kiralık botlar sayesinde adaya ulaşım her zaman mümkündür.
ADIR ADASI
Erciş karayolunun 40. Kilometresinde, Yaylıyaka köyünün 2 km açığında Van gölünün en büyük adasıdır. Üzerinde bulunan manastır, adını Yunanca “liman” veya “sığınak” anlamına gelen “Limin”, “Limen” kelimesinden almıştır. “Anabad” ise Ermenicede, “çöl” ya da “inziva yeri” anlamına gelmektedir. 13. ve 15. yüzyıllarda yazılmış bazı el yazması eserlere göre 884 yılından önce inşa edildiği düşünülen yapının, 1301 yılında faal olarak çalıştığı belgelerle sabittir.
1538 yılına kadar aktif bir şekilde faaliyetteyken, bir kaynağa göre Türk- Pers savaşları sırasında, eyalet valisinin, başka bir kaynağa göre ise İran şahı Tahmasb’ın manastırı büyük oranda tahrip ettiği, yakıp yıktığı ifade edilmektedir ve bu sebeple manastır cemaatinin dağılıp, yaklaşık 100 yıl boyunca manastırın terkedildiği anlaşılmaktadır. 1621 yılında Bahçesaraylı Nerses Moragatsi (Mokslu Nerses) adında bir papaz gelip manastır cemaatini toparlayarak manastırı tekrar aktif hale getirmiştir. Ve o dönemde manastırda yaklaşık 60 keşişin yaşadığı bilinmektedir.
Lim Anabad manastırı, Scriptorium (yazmanlar evi, matbaa), kütüphane, çan kulesi, Aziz Kevorg kilisesi, Aziz Sion şapeli, keşiş odaları, mezarlık ve adanın karşı tarafında karşılama evi olarak bilinen yapılar topluluğundan oluşmaktaydı. Ancak bu yapılardan günümüze ulaşabilen yapılar, yalnızca kilisenin giriş kısmını oluşturan tonozlu jamadun kısmı ve Aziz Sion şapelidir.
Lim Anabad Manastırı kuruluşundan itibaren önemli bir kitap yazım merkezi olmuştur. Manastırda yazılmış 306 adet el yazması eser, bu gün Ermenistan Erivan’daki Maşdots enstitüsüne bağlı Madenataran el yazmaları kütüphanesinde bulunmaktadır.
Van gölü havzasında yok olmaya yüz tutmuş onlarca eserden yalnızca bir tanesi olan ve 1915 öncesinde bu bölgenin en önemli merkezlerinden biri olan bu yapı, bünyesinde barındırdığı yazmanlar evi sayesinde ortaçağ Ermeni edebiyatına önemli katkılar sunmuştu.
Bölge turizmi açısından büyük öneme sahip olan bu adalar, hem doğa yürüyüşleri hem de kültür turizmi açısından ziyaretçilere benzersiz bir deneyim sunuyor.
Van Gölü’nde yer alan bu dört ada, bölgenin tarihi ve doğal zenginliğini yansıtırken, geçmişte suya gömülen üç ada ise gölün gizemli yüzünü ortaya koyuyor.