Van Gölü’nü besleyen Karasu, Bendimahi ve diğer küçük akarsuların debilerinde yaşanan ciddi düşüş, göl çevresinde gözle görülür su çekilmesine neden oldu. Göl kıyısı son yıllarda metrelerce geri çekilirken, tarım ve hayvancılıkla geçinen bölge halkı toprağın çatladığını ve ekosistemin değiştiğini ifade ediyor.
İKLİM KRİZİ DERİNLEŞİYOR
İklim değişikliğine bağlı olarak Van genelinde yıllık yağış miktarı son 10 yılda yaklaşık %15 oranında azalırken, aynı dönemde buharlaşma oranı %20’nin üzerine çıktı. Ortalama yıllık yağışın 400 mm/m², ortalama buharlaşmanın ise 1200 mm/m² olduğu belirtiliyor. Bu dengesizlik, gölün su dengesinde ciddi bir açık oluşmasına neden oluyor.
Uzmanlar, bölgenin iklim yapısının giderek Akdeniz iklimine yaklaştığını ve uzun vadeli sıcaklık artışlarının kuraklığı kalıcı hale getirebileceğini vurguluyor. Van’ın içme suyu kaynaklarından biri olan Gürpınar’daki ana kaynağın debisinin kritik seviyeye gerilemesi, yeraltı su kaynaklarında da alarm zillerinin çaldığını gösteriyor.
EKOSİSTEM VE SAĞLIK TEHLİKEDE
Van Gölü, yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın da en büyük sodalı gölleri arasında yer alıyor. Göl, nesli korunmaya çalışılan inci kefali başta olmak üzere birçok canlı türüne ev sahipliği yapıyor. Ancak su seviyesindeki düşüş, bu türlerin yaşam alanlarını daraltıyor ve doğal döngülerini tehdit ediyor.
Ayrıca göl tabanında ortaya çıkan tozlu alanların rüzgârla havaya karışması, solunum yolu rahatsızlıklarını artırabilir. Su çekilmesiyle gün yüzüne çıkan atıklar ve endüstriyel kirlilik ise çevresel riskleri daha da büyütüyor. Gölün biyolojik döngüsünün yavaş olması, kirleticilerin doğal yollarla yok edilmesini neredeyse imkânsız hale getiriyor.
BİLİNÇ, POLİTİKA VE İŞ BİRLİĞİ ÇAĞRISI
Çevre bilimciler ve doğaseverler, gölün kurtarılması için bilinçli ve sürdürülebilir adımlar atılması gerektiğini belirterek, geniş çaplı ağaçlandırma çalışmaları, hava nemini dengeleyerek bölgesel iklimin korunmasına katkı sağlayabileceğini ifade etti. Uzmanlar ayrıca, bilinçsiz su kullanımının durdurulması, sulama sistemlerinin modernize edilmesi ve yeraltı su kaynaklarının korunması gerektiğini vurguladı.
Sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler ve merkezi hükümetin iş birliği içinde hareket etmesi gerektiğine dikkat çekilirken, uluslararası çevre örgütlerinin de bu mücadeleye destek vermesi çağrısı yapıldı.
“BİLİM TEMELLİ KORUMA ŞART”
Uzmanlar, Van Gölü’nün korunmasının sadece yerel değil, ulusal bir çevre meselesi olduğuna dikkat çekti. “Van Gölü’nün geleceği, Türkiye’nin sürdürülebilir ekosistem yönetimi konusundaki kararlılığının en önemli sınavlarından biridir” diyen uzmanlar, bilimsel temelli, uzun vadeli ve kalıcı çözümlerin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı.
Acil önlem alınmaması halinde, geride bırakılacak mirasın onarılamaz bir ekolojik yıkım olacağı uyarısında bulunuldu.