Van’ da 50’den fazla STK’nın bileşeni olarak kurulan Van Sivil Dayanışma İnisiyatifi, yılbaşı eğlenceleri adı altında yapılan kutlama ve ritüellere ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, yılbaşı eğlencelerinin İslam inancında dinî bir karşılığının bulunmadığının altı çizildi.
“EĞLENCEYİ MERKEZE ALAN ANLAYIŞ İNSANLIK VİCDANIYLA BAĞDAŞMIYOR”
Van Sivil Dayanışma İnisiyatifi’nden yapılan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Miladî yılbaşı süreci, her yıl olduğu gibi bu yıl da toplumun tamamını etkileyen kültürel, ahlaki ve vicdani bir gündem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemde yaygınlaştırılan yılbaşı eğlenceleri, kutlamalar ve ritüeller; inançlarımızla, kültürel değerlerimizle ve ahlaki ölçülerimizle örtüşmeyen bir anlayışı beraberinde getirmektedir. İslam inancında, başka inanç ve kültürlere ait sembol ve ritüellere dinî bir anlam yüklenmesi ya da bu uygulamaların kutsallaştırılması söz konusu değildir. Bu yönüyle yılbaşı eğlencelerinin, dinimiz açısından bağlayıcı veya teşvik edici bir karşılığı bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, eğlence ve tüketim merkezli yılbaşı atmosferi içerisinde; Gazze’de, Sudan’da ve İslam coğrafyasının birçok bölgesinde yaşanan ağır zulümlerin, açlığın, yoksulluğun ve insanlık dramlarının adeta görmezden gelinmesi de vicdanları daha da derinden sızlatmaktadır. Gazze’de kadın çoluk çocuk yaşlı demeden tüm insanlar hatta tüm canlılar bombalar altında hayatlarını kaybederken; Sudan’da yıllardır süren çatışmalar nedeniyle milyonlarca insan yerinden edilirken; Yemen’den Suriye’ye, Arakan’dan Doğu Türkistan’a kadar pek çok coğrafyada mazlumlar büyük acılar yaşamaya devam etmektedir. Bu gerçekler karşısında, eğlenceyi hayatın merkezine alan bir anlayış, insanlık onuru ve ortak vicdanla bağdaşmamaktadır.
İslam ahlâkı, her şartta mazlumun yanında olmayı ve zulme karşı duyarlılığı esas almıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu sorumluluğu şu sözleriyle hatırlatmaktadır:
“Müminler, birbirini sevmede, merhamette ve şefkatte tek bir beden gibidir. Ondan bir organ rahatsız olursa, diğer organlar da ona ortak olur.”
Toplumun tüm kesimlerinin; yılbaşı sürecinde eğlence, gösteriş ve tüketimi önceleyen bir anlayış yerine, vicdanı, merhameti ve sorumluluğu merkeze alan bir duruş sergilemelidir Bu sorumluluk yalnızca devletin kurumlarının ya da bireylerin değil; ailelerin, eğitimcilerin, medya kuruluşlarının ve kanaat önderlerinin de ortak görevi olmalıdır.
“NAMAZ İBADETİNİN ALAYA ALINMASI KABUL EDİLEMEZ”
Tam da bu hassas toplumsal zeminde, maalesef bazı okul ortamlarında namaz ibadetini alaya alan görüntülerin kamuoyuna yansıması, değerlerimizde yaşanan aşınmayı daha da görünür hâle getirmiştir. Okullar; yalnızca akademik bilginin aktarıldığı değil, aynı zamanda ahlâkın, edebin ve inançlara saygının öğretildiği mekânlar olmalıdır. Kutsal kabul edilen bir ibadetin bu alanlarda küçümsenmesi veya alay konusu hâline getirilmesi kabul edilemez. Namaz, İslam inancında bireyi kötülükten alıkoyan, edep ve sorumluluk bilinci kazandıran temel bir ibadettir.
Yüce Rabbimiz kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur.
“Şüphesiz namaz, insanları hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.”
(Ankebût,) buyurarak bu ibadetin bireysel ve toplumsal hayattaki yerini açıkça ortaya koymuştur. Ayrıca Kur’an-ı Kerim, alay ve küçümsemeyi de kesin bir dille yasaklamıştır. “Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki onlar kendilerinden daha hayırlıdır.” (Hucurât,)
“İBADETLERİN ALAYA ALINMASI ÖZGÜRLÜK DEĞİL, MAALESEF TOPLUMSAL BİR DUYARSIZLIKTIR”
Aileler, çocuklarının ilk değer rehberleridir; okullar ise bu rehberliğin pekiştirildiği kurumlardır. Ancak inançların, kutsal değerlerin ve insanlık vicdanının korunması yalnızca ailelerin ve okulların değil, toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğudur. Yılbaşı eğlenceleri, sosyal medya akımları ve popüler kültür baskısı adına; dinimizde yeri olmayan ritüellerin normalleştirilmesi, ibadetlerin alaya alınması ve mazlum coğrafyaların acılarının görmezden gelinmesi özgürlük değil, maalesef toplumsal bir duyarsızlıktır.
Bu vesileyle, yılbaşı süreci başta olmak üzere her zaman; aileleri, eğitimcileri, medya kuruluşlarını ve toplumun tüm kesimlerini; eğlence, tüketim ve popüler kültür merkezli yaklaşımlar karşısında değerlerimizi önceleyen bir bilinçle hareket etmeye; inançlara, kutsallara ve insanlık vicdanına saygıyı esas almaya; özellikle çocuklarımızın ve gençlerimizin ahlaki ve manevi gelişimini koruyacak sorumlu bir tutum sergilemeye davet ediyoruz. Toplumsal huzurun, karşılıklı saygının ve vicdani duyarlılığın güçlenmesi için herkesin sözünde, davranışında ve paylaşımlarında daha dikkatli, daha ölçülü ve daha sorumlu olması gerektiğine inanıyoruz.”