Günümüzde Suudi Arabistan sınırları içinde bulunan Hicaz bölgesindeki Mekke, İslam’dan önce de Arap halkı için önemli bir dini ve kültürel merkezdi. Hz. Muhammed (SAV)’in doğumundan önce, 6. yüzyılda Kâbe, Bedevi kabilelerinin hac ettiği kutsal bir mekândı. O dönemde çok tanrılı inanç sistemine ait putlar Kâbe’nin içinde yer alıyordu. Hz. Muhammed (SAV), Kâbe’nin aslında Hz. İbrahim tarafından, Âdem’in inşa ettiği ilk tek tanrılı ibadethanenin izinden yeniden yapıldığına inanıyordu. Cambridge Müslüman Koleji’nden Samir Mahmud’a göre, Hz. Âdem cennetten çıkarıldığında en çok “Beytül Mamur”u özlemişti. Allah, ona gökteki bu kutsal yapının tam altına, yeryüzünde bir benzerini inşa etmesini emretti. Yukarıdaki görsel 1575 tarihli olup “Mekke Haritaları Atlası” koleksiyonunda yer almaktadır. Üstteki manşetteki diğer resim ise 19. yüzyıl sonlarına ait, anonim bir sanatçının eseridir.

Kur’an-ı Kerim’de, Müslümanların Allah’ın kelamı olan vahiylerde Kâbe birçok kez anılır. Ayetlerde Kâbe, ilk ibadethane ve inananlar için sığınak olarak tanımlanır. “Mescid-i Haram” ifadesi, Arapçada “Kutsal Cami” anlamına gelir. Ancak batıda yaygın bir yanlış kanı, Müslümanların doğrudan Kâbe’ye ibadet ettikleridir. İslam’da Kâbe sadece bir yönelim simgesidir. Müslümanlar namazlarını Kâbe’ye dönerek kılar, ancak ibadet yalnızca Allah’adır. Yukarıdaki görsel, 18. yüzyılda Osmanlı yönetimi döneminde yapılmış bir Mescid-i Haram tasviridir. (Uppsala Üniversitesi Koleksiyonu)

Kâbe’nin yaklaşık 20 metre doğusunda, İslam geleneğinde büyük öneme sahip Zemzem kuyusu yer alır. Rivayete göre Hz. İbrahim, eşi Hacer ve oğulları İsmail, Mekke’nin ıssız vadisinde susuz kalmışlardı. Hz. Hacer, su bulmak için Safa ve Merve tepeleri arasında yedi kez gidip geldi. Bunun üzerine Allah, Cebrail aracılığıyla yeri yararak Zemzem suyunu çıkardı. Hac ve umre sırasında Müslümanlar, bu olayı temsilen iki tepe arasında yedi kez yürür. Zemzem suyu kutsal kabul edilir ve hac dönüşlerinde memleketlere götürülür. Yukarıdaki minyatür, 16. yüzyılda Muhyiddin Lari tarafından yazılan “Fütûhü’l-Harameyn” adlı eserden alınmıştır. (British Library)

İslam’dan önce Kâbe, kabileler arası çatışmalarda barış sembolü olarak kabul edilirdi. Bir rivayete göre, Hz. Muhammed (SAV) henüz peygamber olmadan önce, Kâbe onarılırken “kara taş”ın yerine konulması konusunda çıkan anlaşmazlığı çözmüştür. Taş bir bez üzerine konmuş ve tüm kabile reisleri birlikte kaldırarak onuru paylaşmıştır. Hacerü’l-Esved olarak bilinen kara taşın, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail zamanından kaldığı bilinir. Hac sırasında Müslümanlar, Kâbe’yi tavaf ederken bu taşı öpmeye çalışır. Yukarıdaki görsel, sol köşesinde Hacerü’l-Esved’i gösteren 16. yüzyıl Osmanlı dönemine ait bir Kâbe tasviridir.

Kâbe ve Mescid-i Haram tarih boyunca hem doğal afetler hem de artan ziyaretçi sayısı nedeniyle birçok kez yenilenmiştir. Abbasi halifeleri 8. yüzyılda avluyu genişletti; Osmanlılar 1517’de Memlükleri yenip bölgeyi aldıktan sonra kendi eklemelerini yaptılar. II. Selim döneminde, Mimar Sinan’a cami avlusuna geleneksel Osmanlı tarzı kubbeler ekleme görevi verildi. Yukarıdaki minyatür, Osmanlı hâkimiyetinin sürdüğü 1800’lü yıllardan bir Pers eseridir. (Rijksmuseum Amsterdam)

19. yüzyılda fotoğrafçılığın yayılmasıyla Kâbe’nin ilk fotoğrafları çekilmeye başlandı. Ancak bundan önce Avrupa’da Mekke tasvirleri çok nadirdi. 15. yüzyılda başlayan keşif çağıyla Avrupalı seyyahlar Arap Yarımadası’na ticaret amacıyla gidiyordu. Mekke’ye girmeleri yasak olmasına rağmen, bazen Müslüman kılığında veya Müslüman işverenlerine eşlik ederek şehre gizlice girdiler. Yukarıdaki çizim, Hollandalı bilim insanı Adriaan Reland’ın 1705 tarihli De Religione Mohammedica adlı kitabında yer almaktadır. Reland, dönemin önyargılı çalışmalarının aksine İslam’ı tarafsız biçimde anlatmaya çalışmıştır. (Barış Sarayı Kütüphanesi, Hollanda)

1861’de Mısırlı ordu mühendisi Muhammed Sadık Bey, hac kervanına eşlik ederek Mekke’ye gitti ve yanında erken dönem fotoğraf ekipmanları götürdü. Cam levha tekniğiyle çektiği bu fotoğraflar, Mekke ve Kâbe’nin bilinen ilk fotoğrafları olarak tarihe geçti. Sadık Bey’in çalışmaları 1881 Venedik Coğrafya Sergisi’nde altın madalya kazandı. Yukarıdaki fotoğraf, siyah örtüsüyle tanıdığımız Kâbe’nin ilk fotoğrafik görüntüsüdür. (Halili Koleksiyonları)

Zamanla fotoğrafçılık daha yaygınlaştı. Mekke’nin ilk yerli fotoğrafçılarından Seyyid Abdülgaffar, 1886-1889 arasında şehirde 250’den fazla kare çekti. Onunla çalışan Hollandalı fotoğrafçı Snouck Hurgronje, başlangıçta Müslüman kılığına girerek Mekke’ye girmişti. Daha sonra Abdülgaffar’ın çektiği birçok fotoğrafın itibarını kendi üzerine aldı. Yukarıdaki fotoğraf, 1887’de Abdülgaffar tarafından çekilmiştir. (Kongre Kütüphanesi)

Hac ibadetini tamamlayan Müslümanlar, Kâbe’yi yedi kez tavaf ederek “veda tavafı” yaparlar. Abdülgaffar’ın 1909 tarihli bu fotoğrafı, hacıların veda tavafını belgelemektedir. (Kongre Kütüphanesi)

Mekke, 1916’ya kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçasıydı. Şerif Hüseyin bin Ali’nin önderliğinde bağımsızlık ilan edildi ancak kısa süre sonra Abdülaziz el-Suud bölgeyi ele geçirdi. 1924’te Mekke’nin alınmasıyla Suudi Arabistan Krallığı kuruldu. 1938’de ülkede petrol keşfedildi ve gelirler kutsal şehirlerin genişletilmesine yönlendirildi. Yukarıdaki görsel, 1937’deki Mescid-i Haram manzarasını göstermektedir.

1955’te Kral Suud döneminde başlatılan büyük bir genişleme projesiyle Mescid-i Haram, 1973’te 500 bin kişilik kapasiteye ulaştı. 1970’lerdeki hava ulaşımı kolaylığı, hac ziyaretlerini artırdı ve yeni genişleme ihtiyaçlarını doğurdu. 1990’larda Mısırlı mimar Muhammed Kemal İsmail yönetiminde yapılan projede, Yunanistan’dan getirilen mermer döşemeler kullanıldı. Bu taşlar, Mekke’nin kavurucu sıcağında zeminin serin kalmasını sağlıyordu. Yukarıda 2000 yılına ait bir Mescid-i Haram fotoğrafı yer almaktadır. (AFP/Mervan Naamani)

Son yıllarda Mescid-i Haram çevresine, otel ve alışveriş merkezlerini de içeren 600 metrelik Abraj el-Beyt Kuleleri eklendi. Yaklaşık 2,5 milyon kişiyi ağırlayabilen cami, tarihinin en büyük genişleme dönemini yaşıyor. Ancak bazı eleştirmenler, çevredeki bu dev yapılarının kutsal mekânın estetiğini gölgelediğini ve Kâbe’nin manevi atmosferinden dikkat çaldığını savunuyor. (AFP)

19. yüzyıl sonlarına ait, anonim bir sanatçının eseri.

Editör Hakkında
Van Olay haber editörü ve muhabiri Suat Tink, kentin gündemini yakından takip ederek haberleri tarafsız, güvenilir ve hızlı bir şekilde okuyuculara ulaştırmaktadır. İletişim Fakültesi mezunu olan Tink, habercilikte sahadan aktardığı doğru bilgilerle Van’ın sesini geniş kitlelere duyurmayı amaçlamaktadır.