Türbenin tarihî dokusuna zarar verilmeden yapılacak restorasyonun kısa süre içinde tamamlanmasının hedeflendiği belirtildi. Çalışmalar kapsamında çevre düzenlemesi, yapı güçlendirmesi ve iç mekân bakımı da yapılacak.

Bölge halkı, Abdurrahman Arvas gibi önemli bir dinî şahsiyetin hatırasının yaşatılması ve türbenin korunması yönündeki bu adımdan duydukları memnuniyeti dile getirerek, emeği geçenlere teşekkür etti.

Restorasyon çalışmaları tamamlandıktan sonra türbenin, hem Gürpınar halkı hem de çevre illerden gelen ziyaretçiler için daha düzenli bir alan olması bekleniyor.

Van Büyükşehir Belediyesi eliyle yapılacak olan restorasyon çalışmalarının kısa sürede tamamlanması ve türbenin korunması hedefleniyor.

ABDURRAHMAN ARVASİ HAZRETLERİ

Seyyid Abdurrahmân Arvâsî'nin Seyyid Kâsım Bağdâdî hazretlerinin soyundandır. Seyyid Kasım Bağdadi Hülâgû'nun Bağdâd katliamı sırasında Bağdâd'dan hicret edip, âile fertleri ile birlikte uzun yıllar Anadolu'nun çeşitli yerlerinde kaldı. Tasavvuf yolunda olgunluk derecesine ulaşan Seyyid Muhammed Kutub diye meşhûr olan oğlunu Arvas'a gönderdi.

Kendisi de Mısır'a gidip Ezher Medresesi müderrisleri reîsi oldu. Sonra Medîne-i münevvereye gidip orada vefât etti. Anadolu'ya gelen ve etrâfını aydınlatan Muhammed Velî, Hakkârî Beyi İbrâhim Hanın kızı Fâtıma Hanımla evlendi. Yüksek dağlar arasında geçidi zor bir yere bir dergâhla iki katlı bir ev yaptırdı. Arvas yâni Van'ın Bahçesaray ilçesine bağlı Doğanyayla köyünü kurarak sevenleri ve akrabâlarıyla birlikte oraya yerleşti. Burada nâdide eserlerden bir de kütüphâne teşkil ederek ilim ve feyz neşr etti. Pekçok kimse onun sohbet ve ilim meclislerine devâm edip ilâhî lutfa ve feyzlere gark oldular. Çok talebe yetiştirdi. Neslinden gelenler yolunu tâkib etti. Babası Seyyid Abdullah vefât ettiği zaman oğlu Abdurrahmân Arvâsî küçük yaşta yetim kaldı.

KÜÇÜK YAŞTA YETİM KALDI

Seyyid Abdurrahmân, önce küçük yaşta kaybettiği babasından, onun vefâtından sonra da vaktin büyük âlimlerinden ilim tahsîl etmeye başladı. Yedi-sekiz yaşlarında iken Kur'ân-ı kerîmi hatmedip Arabî ilimleri öğrenmeye başladı. Kısa zamanda aklî ve naklî ilimlerle zamânının fen ilimlerinde büyük âlim, allâme oldu. Abdurrahmân Arvâsî hazretlerinin Molla Muhammed, Molla Lütfullah, Molla Abdülhamîd, adlarındaki üç oğlu ile soyu devam etmiştir.

Dedelerinin yolunu devâm ettiren Abdurrahmân Arvâsî, zâhirî ilimlerde yükseldiği gibi tasavvuf yolunda da ilerleyip kemâle gelmiş, Kâdirî ve Çeştî kollarında irşâd sâhibi, zamanının mürşid-i kâmili olmuştu.

ÖMRÜ, ZÂHİR VE BÂTIN İLİMLERİNİ YAYMAKLA GEÇTİ

Medresesinde talebe yetiştirmeğe başladığında, her taraftan akın akın yüzlerce hak âşığı huzûruna koştular. Sohbetleriyle şereflenip bereketli feyzlerine kavuştular.

Seyyid Abdurrahmân'ın ömrü, zâhir ve bâtın ilimlerini yaymakla geçti. Arvâs'taki ve Hoşab'daki medrese ve dergâhı dolup taştı. İstanbul, Hicâz, Mısır, Irak gibi memleketlerde çözülemeyen meseleler Abdurrahmân hazretlerine getirilirdi. Çevredeki bütün bölgeler, onun irşâd, yol gösterici nûruyla aydınlanmıştı. Bu sebeple Sultan İkinci Mahmûd Han ona çok hürmet gösterir, duâsını ister, husûsî hediyelerle selâmlarını gönderirdi.

Pek çok kerâmetleri görülmüş olan Seyyid Abdurrahmân hazretleri zamânın beylerine, paşalarına mektuplar yazarak nasîhat ederdi. Bu mektuplardan bir kısmını uzak memleketlere de göndermiştir. İrisân beylerinden Emîr Şerefüddîn Abbâsî'ye yazdığı Fârisî mektuplar çok kıymetlidir. Bu mektuplardan birinde Muhammed Kerîm Han, Mustafa ve Feyzullah beylere selâm ve duâ etmektedir. Şerefüddîn Han, Seyyid Abdurrahmân'dan gelen başka bir mektubun sonuna; 'Mevlânâ hazretleri bu mektubu bu fakîre 1778 senesinde göndermiştir. Musîbete sabretmek lazım olduğu ve sabrın kıymetini bildirmiştir. Birkaç ay sonra pederim Abdullah Han vefât etmiştir. Mevlânâ'nın kerâmetini buradan anlamalıdır.' satırlarını eklemiştir.

Seyyid Abdurrahmân her sene üç-beş ay o ahaliyi dolaşır, Vâz ü nasîhat ve irşâdla, halka İslâmın esaslarını anlatır, bilhassa bozuk mezhep ehline karşı hısn-ı hasîn (sağlam kale) vazîfesi görürdü. Bu yüzden memleketimizin sulhuna hizmeti çoktur. Çünkü onların olduğu bölgede bozuk îtikâdlı kimse bulunmazdı. Böyle âlim ve velîlerin Osmanlı Devletine hizmetleri bey ve paşalardan az değildi. Hatta hizmetleri kalıcı olduğundan daha çoktu denilebilir.

Muhabir: HACI YILMAZ