VAN OLAY | ÖZEL - Anadolu coğrafyamızın en doğu ucunda, binlerce yıllık medeniyetlere ev sahipliği yapmış, görkemli dağların gökyüzüne uzandığı ve bereketli suların hayat bulduğu beş kadim şehir; Van, Bitlis, Ağrı, Hakkâri ve Iğdır… Bu kadim şehirlerimiz, Türkiye turizm haritasında keşfedilmeyi bekleyen birer inci gibi parlıyor adeta…
Kimi zaman coğrafi zorluklar, kimi zaman da yeterli tanıtım eksikliği nedeniyle hak ettiği değeri bulamayan bu illerimiz, son yıllarda artan huzur ve güvenlik ortamıyla birlikte, barındırdıkları benzersiz potansiyeli tüm dünyaya cömertçe sunmaya başladı…
MACERA TUTKUNLARI İÇİN AÇIK HAVA MÜZESİ
Bu beş şehir, klasik kıyı turizminden sıkılan, otantik bir kültürü deneyimlemek isteyen, ekstrem yani uç sporlara ve macera turizmine tutku duyanlar için adeta bir açık hava müzesi ve doğa parkuru sunuyor.
Bu eşsiz coğrafya, sadece tarihi kalıntılarıyla değil, aynı zamanda Türkiye'nin en yüksek zirvesi olan Ağrı Dağı'nın mistik silueti, Van Gölü'nün mavinin her tonunu barındıran suları, Bitlis'in volkanik kalderasındaki krater gölünün dramatik manzarası, Hakkâri’nin buzul çağını anımsatan Cilo-Sat Dağları ve Iğdır'ın bereketli ovalarındaki kuş zenginliği ile de ziyaretçilerini büyülüyor…
Her bir ilin, diğerini tamamlayan özgün bir turizm kimliği taşıması, Doğu Anadolu Bölgesi'ni tek bir destinasyon (hedef) yerine, farklı deneyimlerin iç içe geçtiği zengin bir rotalar bütünü haline getiriyor.
Van Olay olarak bu haberimizde, bölgenin marka değeri en yüksek şehri olan Van’ın kültürel zenginliğinden, Hakkari’nin trekking rotalarının zirvesine, Bitlis'in doğa harikalarından Ağrı’nın tırmanış ihtişamına ve Iğdır'ın ekolojik çeşitliliğine kadar tüm turizm potansiyelini tatlı bir rekabet ve gurur dolu bir kıyaslama havasında mercek altına aldık.
VAN AÇIK ARA ÖNDE VE MARKA DEĞERİ YÜKSEK
Bu konuda mütevazı olamayacağız… Van, bölgenin tartışmasız turizm lideri olarak kabul ediliyor. Van’ı bu denli öne çıkaran temel unsurların başında, ülkenin en büyük gölü olan ve hatta halk arasında "deniz" olarak anılan Van Gölü gelmektedir.
Urartu medeniyetinden kalan tarihi izleri, gölün ortasındaki eşsiz manzarasıyla Akdamar Adası, binlerce yıllık geçmişiyle Van Kalesi ve kendine özgü göz yapısıyla dünyaca ünlü Van Kedisi, şehrin küresel çapta tanınan markaları arasında yer alıyor. Van aynı zamanda, bir gastronomi kültürü haline gelen ve adıyla özdeşleşen Van Kahvaltısı ile de ziyaretçilerin kalbini fethetmektedir.
Kış aylarında Gevaş ilçesinde bulunan Abalı Kayak Merkezi, su sporları için uygun olan Edremit ve Gevaş sahilleri, bölgeyi dört mevsim canlı tutan turizm aktivitelerine olanak sağlıyor. Turizm altyapısı ve konaklama kapasitesi bakımından diğer illere göre daha gelişmiş olması, bu sayede hem kültürel hem de dinlence turizmi arayanlar için ilk tercih haline gelmektedir.
BİTLİS'İN GİZLİ CEVHERLERİ: KRATER GÖLÜ VE TARİHİ EVLER
Van Gölü havzasının batı kıyısında konumlanan Bitlis, bölge turizminin ikinci önemli destinasyonu olarak değerlendirebiliriz. Bitlis’in en büyük çekim merkezi, Türkiye'nin en büyük krater gölü ve dünyanın ikinci büyük kalderası olan Nemrut Krater Gölü'dür. Deniz seviyesinden yaklaşık 2800 metre yükseklikte yer alan bu doğa harikası kaldera, içerisinde beş adet gölü barındırdığı ve eşsiz bir görsel şölen sunduğu herkesin malumudur.
Nemrut, yürüyüş, kampçılık ve fotoğrafçılık tutkunları için benzersiz bir doğa deneyimi sunuyor. Öte yandan, kış sporları için mükemmel doğasıyla öne çıkan Nemrut Kayak Merkezi de bölgeye değer katmaktadır.
Bitlis'in bir diğer önemli turizm unsuru ise Anadolu'nun görkemli volkanik dağı olan Süphan Dağı'dır. Dağcılık sporuna uygun yapısıyla Süphan, Ağrı Dağı'nın ardından bölgedeki macera turizminin önemli bir durağıdır. Şehir merkezindeki tarihi Bitlis Evleri, kümbetler ve külliyeler ise şehri ziyaret edenleri tarihin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkartıyor…
AĞRI VE IĞDIR: ZİRVE VE EKOTURİZMİN BULUŞMA NOKTASI
Ağrı ve Iğdır illeri, turizmde henüz altyapı olarak tam potansiyeline ulaşamamış olsa da, isimleriyle dahi büyük bir cazibe merkezi oluşturuyor…
AĞRI DAĞI'NIN MİSTİK SİLÜETİ VE KÜLTÜREL MİRASI
Ağrı'nın ismi, zirvesi 5137 metre ile Türkiye'nin en yüksek noktası olan Ağrı Dağı ile bütünleşmiştir. Ağrı Dağı, profesyonel dağcılar ve macera arayan doğa tutkunları için bir " dağcılığın kalbi" niteliği taşıyor. Tırmanış turları genellikle lisanslı rehberler eşliğinde ve özel izinlerle düzenleniyor. Ağrılılar da bilir ki yaz ayları, tırmanış için en ideal dönemdir.
Ancak Ağrı'nın turizmi sadece dağcılıkla sınırlı değil. Doğubayazıt ilçesindeki mimari şaheser İshak Paşa Sarayı, bölgenin en önemli kültürel miraslarından biri olarak öne çıkıyor. Saray, doğal güzelliklerle tarihi dokuyu birleştiren eşsiz bir manzara sunarken; Ağrı turizminin de temelini oluşturuyor.
IĞDIR, TÜRKİYE KUŞ TÜRLERİNİN %70'İNE EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR
"Doğu'nun Çukurovası" olarak bilinen Iğdır ise benzersiz iklimi ve zengin biyolojik çeşitliliği sayesinde farklı bir kulvarda ilerliyor…
Iğdır, özellikle Kuş Gözlem Turizmi alanında büyük bir fark yaratıyor. Denize kıyısı olmamasına rağmen, Türkiye'deki yaklaşık 500 kuş türünün %70'inden fazlasına (348 kuş türü) ev sahipliği yaptığı resmi kaynaklar tarafında da kayıt altına alınmış.
Bu yüksek kuş varlığı, Iğdır'ı ekoturizm ve doğaseverler için uluslararası alanda cazip bir destinasyon haline getiriyor. Bölgedeki sulak alan projeleri ve gözlem istasyonlarının inşası, Iğdır'ın bu potansiyelini yakın gelecekte daha da artıracağı izlenimi veriyor.
HAKKÂRİ: BİRÇOK YÖNÜYLE KEŞFEDİLMEMİŞ CENNET
Hakkari, bölgedeki en zorlu ve en "bakir" doğaya sahip il olarak trekking (dağ yürüyüşü) ve ekstrem spor tutkunları için bir "keşif cenneti" niteliği taşıyor. Hakkâri’nin turizmdeki yükselişi, Cilo-Sat Dağları Milli Parkı ve buzul gölleri üzerinden şekilleniyor.
“Türkiye'nin Alpleri” ve hatta Himalayalar ile eş değer görülen Cilo-Sat Dağları, sürekli karlı tepeleri, derin krater gölleri ve zorlu coğrafyasıyla dağcılık ve kampçılık için ülkenin en önemli bölgelerinden biri olma potansiyelini taşıdığı gizlenemez bir gerçek…
Seyithan, Golaşin ve Golan gibi buzul gölleri, yaz aylarında dahi erimeyen karlarıyla birleşerek muhteşem manzaralar ortaya çıkarıyor.
Son yıllarda artan huzur ortamıyla birlikte Hakkâri’de turizm hareketliliğinin ciddi oranda arttığı, yerel rehberlerin liderliğinde organize edilen doğa turlarına talebin yoğun olduğu basında da yerini buluyor.
Cilo-Sat Dağları'nın yanı sıra, kış turizmi için büyük potansiyel taşıyan Merga Bütan Kayak Merkezi ve Berçelan Yaylası da Hakkâri’nin turizm vizyonunda önemli yer tutuyor.
BÖLGE TURİZMİNİN ORTAK DEĞERİ
Sonuç olarak genel bir değerlendirme yapacak olursak; Van'ın kültürel mirası ve Van Gölü ile elde ettiği popülarite, Bitlis'in Nemrut ve Süphan Dağları'ndaki doğal harikaları, Ağrı'nın zirve tutkusu, Hakkari'nin zorlu ve bakir dağları ve Iğdır'ın ekoturizmdeki kuş zenginliği, Doğu Anadolu Bölgesi'ni adeta bir "doğa ve tarih rotaları zinciri" haline getirdiğini değerlendirebiliriz.
Her ilin farklı bir turizm motivasyonuna hizmet etmesi, bölgeyi bir bütün olarak ulusal ve uluslararası turizm sahnesinde daha güçlü bir konuma taşıdığı kuşkusuzdur.
BEŞ KARDEŞ ŞEHRİN TAMAMLAYICILIĞI
Van, Bitlis, Ağrı, Hakkâri ve Iğdır illerini tek tek ele aldığımızda; her birinin coğrafyasına, tarihine ve kültürel dokusuna kazınmış eşsiz birer mücevher olduğunu görmekteyiz.
Van'ın göl ve kale manzaralarıyla sunduğu kültürel dinlence, Bitlis'in volkanik Nemrut Kalderası'ndaki dramatik doğa harikası, Ağrı'nın gökyüzüne uzanan görkemli zirvesindeki nihai tırmanış hedefi, Hakkari'nin buzul gölleriyle bezeli Cilo-Sat Dağları'ndaki ekstrem macera potansiyeli ve Iğdır'ın bereketli topraklarındaki kuş çeşitliliğine dayalı ekoturizm vizyonu, aslında birbirine rakip unsurlar değil, aksine birbirini tamamlayan kadim bir zincirin halkalarıdır.
BU BEŞ KARDEŞ ŞEHİR, BİRBİRİNİN RAKİBİ DEĞİL
Bu beş kardeş şehir, turizm potansiyelleri açısından birbiriyle yarışmak yerine, Türkiye'nin dört mevsim turizmini çeşitlendiren ve derinleştiren birer hedef olarak öne çıkmaktadır.
Bir ziyaretçi, Van'da tarihi dokuyu deneyimledikten hemen sonra Bitlis'te bir kalderada kamp kurabilir, ardından Ağrı'da zirveye doğru nefes kesen bir yolculuğa çıkabilir ve son olarak Hakkâri’nin yaylalarında dağ yürüyüşü yapabilir.
Bu beş ilin sunduğu deneyim zenginliği, Akdeniz'in dinlence turizminin tekdüzeliğinden kurtulmak isteyenler için yepyeni bir rota vaat ediyor. Ne var ki, bu muazzam potansiyelin önündeki tek engel, uzun yıllar boyunca süregelen yetersiz altyapı ve hizmet eksikliğidir.
POTANSİYEL, HALA ZİRVELERİN KARLARINDA VE GÖLÜN SODALI SULARINDA SAKLI
Bu eşsiz coğrafyalar, hak ettikleri ilgi, sürdürülebilir yatırım ve doğru tanıtım yaklaşımını yeterince bulamadıkları için, ne bölge halkı bu zenginlikten beklediği ekonomik refahı sağlayabilmekte ne de dışarıdan gelen turistler bu derinliği hakkıyla deneyimleyebilmektedir.
Ancak potansiyel, hala orada, zirvelerin karlarında ve gölün sodalı sularında saklıdır. Bu kadim şehirler, kendilerine uzanacak destek eli ve hak ettikleri hizmet yaklaşımını buldukları an, her biri ayrı ayrı birer yıldız gibi parlayarak bölgesel kalkınmada ve turizmde büyük bir şaha kalkış gerçekleştireceklerdir.
Türkiye'nin doğası ve tarihi, bu beş kardeş şehrin gücüyle yeniden yazılmayı beklemektedir. Yeter ki hak ettikleri değeri görsünler… Biz de bunu arzuluyor ve yürekten diliyoruz…