Van’da 13 yıldır diş hekimliği yapan Tahsin Aytekin, bir yandan hastalarına şifa olurken bir yandan da yönetmenlik ve senaristlik yapıyor. Çocukluk gelen yazarlık yeteneğini sinemayla buluşturan Aytekin, Van’da çektiği kısa ve uzun metrajlı filmlerle uluslararası festivallerde ödüller kazanıyor.

Van’da yağmur sonrası yollar gölete döndü
Van’da yağmur sonrası yollar gölete döndü
İçeriği Görüntüle

İlk ve orta öğreniminin ardından diş hekimliği eğitimi alarak 2012’den bu yana Van’da aktif olarak mesleğini sürdüren Aytekin, senaryosunu kendi yazdığı filmlerinin yönetmenliğini yapıyor. Aytekin ilham veren yolcuğunu Van Olay muhabirine anlattı.

Aytekin’in ilk kısa filmi “Oyuncak”, 2019’da sadece iki kişilik bir ekiple bir odada çekildi. Film kısa sürede ABD’deki bir festivale seçilerek yönetmenine büyük bir motivasyon kazandırdı. Ardından “Meyvesiz Ağacın Hikayesi”, “Tutsak” ve “Dilencinin Kızı” gibi filmler çeken Aytekin, bu yapımlarla da İsveç, Amerika ve Türkiye’deki çeşitli festivallerde finalist oldu, ödüller kazandı. Tutsak filmi New York ve Kaliforniya’daki festivallerde mansiyon ödülleri alırken Aytekin’in sinemaya olan ilgisini artırdı.”

2020'den beri aktif olarak film çekmeye başladığını söyleyen Aytekin, “Van doğumluyum ama çocukluğum Tarsus'ta geçti. İlkokulu Tarsus'ta okudum. Daha sonra ortaokul ve liseyi Van'da okudum. Tarsus'ta çok fazla insan vardı. Aynı Federico Fellini'nin Amarcord filminde çektiği gibi bir ortam vardı. Dolayısıyla o ortamda çok fazla neşe, hüzün vardı. Çocukluğumdan beri insanların bu halleri benim dikkatimi çekiyordu. Dikkatimi çektiği için yavaş yavaş edebiyata yöneldim. Lise sıralarında çok fazla işte sanat ve edebiyatla ilgilendim. Diş Hekimi olduktan sonra da 2015 yılında Tamara ve Kördüğüm adlı bir roman yazdım. Fakat bu roman çok fazla insana ulaşmadı. Daha sonra kitle iletişim araçlarının çok fazla insana ulaşabilme kabiliyeti olduğu için ben de 2018-19'da yavaş yavaş yazdığım senaryoları sinemaya aktarmaya başladım. 2019-20'de ilk defa Oyuncak diye bir kısa film çektim. O kısa filmi bir odada çektim. Odada sadece 3 kişi bulunuyordu. 4-5 dakikalık bir kısa filmdi. O filmi Amerika'da bir festivale gönderdik. 10 gün içinde bir festivale seçilince bu bize bir cesaret verdi. Daha sonra yeni filmler çekmeye başladık.” ifadelerini kullandı.

“ÖDÜLLER CESARETİMİ ARTIRDI”

Aldığı geri dönüşler ve ödüllerin cesaretini artırdığını belirten Aytekin, “Mesela yine 2020 filminin içerisinde, Van'ın bir ilçesi olan Başkale'de belgesel kurgu tarzında bir film çektik. O film de açıkçası yurt dışında bir festivale seçildi. Daha sonra yine Meyvesiz Ağacın Hikayesi diye bir kısa film çektim. O da yaklaşık bir 10 dakikalık kısa filmdir. İsveç'te ve Amerika'da finale kalınca açıkçası sinemaya olan ilgim arttı ve bu festival seçkileri beni cesaretlendirdi. Yeni filmler çekmeye başladık. Yine iki 2020'nin sonlarına doğru Tutsak diye bir film çektim. O film Türkiye'de ödül aldı. Ve aynı zamanda Tutsak filmi New York'ta ve California Hank Titon Beach Festivali'nde mansiyon ödülleri aldı. Dolayısıyla ödüller alınca sinemayla Van'da ya da başka yerde tanıdığımız arkadaşlarda bir ilgi uyandırdı. Bu sefer bize yavaş yavaş destekler artmaya başladı. Destekler artmaya başlayınca açıkçası diş hekimliği dışında sinemayı yavaş yavaş profesyonel bir alana çekmeye başladım. 2021 yılında da Dilencinin Kızı adlı bir film çektim. Dilencinin Kızı filmi de İsveç'te yine bir festivalde finalist oldu. Aynı zamanda Dilencinin Kızı’nı YouTube'a yükledik. YouTube'a yükledikten sonra sanat filmi olmasına rağmen açıkçası bizim halkımız tarafından sahiplenildi. Bayağı bir takdir gördü, izlenmeye başladı. Bu da bizi cesaretlendirdi. Daha sonra 2023 yılında ilk uzun metraj filmim olan Define’yi çektim. Define de YouTube'a yüklendiği zaman sanat filmi olmasına rağmen özellikle konusu itibariyle insanlarımız tarafından teveccüh gördü ve çok fazla izlendi.” dedi.

MİNİMAL, ŞİİRSEL VE GERÇEKÇİ SİNEMA ANLAYIŞI…

Sinema anlayışını “minimal ve şiirsel” olarak tanımlayan Aytekin, “Aslında filmlerimizin tarzı daha çok sade hikayeler ve az karakterle minimal tarzda çekilen filmlerdir. Yani şöyle söylenebilir sinemada bu tarz için minimal, şiirsel, sanatsal filmler denebilir. Biraz daha şey ağırlığı yüksektir bu filmlerin, olaydan çok durum odaklıdır. Dolayısıyla ilk başlangıçta izleyenlere farklı gelebilir ama izleyici bu tarz filmlere alıştığında çok fazla alışır ve sevmeye başlar. İzleyicide bir alışkanlık yaratır. Benim de çok fazla etkilendiğim İranlı yönetmen Abbas Kiyarüstemi şöyle söylüyor; minimal şiirsel filmler başlangıçta insanları yorar ama insanların direkt gerçekliğini anlattığı için insanlarda büyü gibi, sihir gibi bir etki yaratır ve insanların hayatında yer edinir. Biz de o şekilde filmler çekme amacındayız.” şeklinde konuştu.

“SİNEMA BİTMEDİ, TAM AKSİNE YENİ BAŞLIYOR”

Dünya sinemasının değişimi ve etkilerinden bahseden Aytekin, “Bazı sinemacılar sinemanın bittiğini söylüyorlar. Bana göre sinema daha yeni başlıyor. 1920 yılında Rusya'da Sergey Ayzenştayn ve Dziga Vertov açıkçası sinemada bir devrim yarattığını söyleyebiliriz. Daha sonra 1930'lı yıllardan sonra Fransız şiirsel gerçekliği vardır. Bu da sinema yeni bir hava bir estetik katmıştır. II. Dünya Savaşı'ndan sonra ise İtalya'nın yeni gerçekçiliği başlamıştır. Özellikle Roberto Rossellini'nin Roma Açık Şehir filmi sinemayı ciddi anlamda etkilemiştir. Aynı zamanda Victoria De Sica'nın Bisiklet Hırsızları filmi artık sinemanın açıkçası salonlardan dışarıya yani günlük hayatı yaşayan insanların sorunlarına problemlerine yönelmesini sağlamıştır. Daha sonra Fransa'da Fransız Yeni Dalgası başlamıştır. 1950 yılların sonu 60'lı yılların başında Godard, ondan sonra Rohmer, bir de Francois Truffaut'un başını çektiği Fransız yeni dalgası vardır. Bu da artık aynı şekilde İtalyan yeni gerçekliği gibi yönetmenin salonlardan dışarıya çıkmasını sağlamıştır ve doğal ışığın kullanılmasını insanların gündelik sorunlarını kullanmasını sağlamıştır. Ondan sonra bazı bireysel çabalar vardır. Mesela Tarkovski gibi, ondan sonra Antonioni gibi, Robert Bresson gibi böyle daha çok kendi problemlerine odaklanan kendi rüyalarına, çocukluklarına yönelen bireysel çaba içinde olan yönetmenler vardır ki bunlar dünya sinemasını çok ciddi etkilemişlerdir. Onlardan sonra 1969 yılında İran Yeni Dalga sineması vardır. İran Yeni Dalgası sinemaya müthiş bir gerçekçilik kazandırmıştır ve bu gerçekçilik açıkçası benim gibi sinemacıları da çok etkilemiştir. Çünkü çok sade bir olayı, çok sade bir hikayeyi farklı bir tarzda anlatma gücüne sahiptir ve bu şekilde bütün dünya sinema izleyicilerini etkileyen bir tarza sahiptir. İran Yeni Dalga'sı açıkçası biz de onu takip eden sinemacılarız.” diyerek sözlerini tamamladı.

Başarılı yönetmen Aytekin, şu sıralar iki yeni filminin çekim aşamasında olduğunu belirtiyor. Filmlerinin bir kısmını Van’da çekmeye devam eden Aytekin, şehrin doğal ve kültürel dokusunu sinemaya taşımayı önemsediğini vurguluyor.

TAHSİN AYTEKİN’İN FİLMOGRAFİSİ

Oyuncak (2019) – Kısa Film

Meyvesiz Ağacın Hikayesi (2020) – Kısa Film

Tutsak (2020) – Kısa Film

Dilencinin Kızı (2021) – Kısa Film (https://www.youtube.com/watch?v=TRhj3UtUIBo)

Define (2023) – Uzun Metraj (https://www.youtube.com/watch?v=2RrvWtDg5Ck)

Muhabir: SUAT TİNK