Bir zamanlar bir idik biz, coğrafyalarımız farklı olsa da. Kahramanlık destanları yazılırdı İslam diyarlarında. Afgan ve Çeçen cephelerinde Moskof ile çarpışırdı mücahitler. Şehadet ezgileri düşmezdi dilimizden, alnımızdan öpen tevhit bandajlarıydı. Şamil'lerimiz, Hattab'larımız, Rabbani'lerimiz ve Kabil aslanlarımız vardı kuzey cephesinde.

Bir de Şahı mat eden ulemamız vardı. Ümitlerimiz, hayallerimiz, ümmetin özgürlüğüne nişane şehitlerimiz vardı. Mezhep taassubuna inat 'la şarkiyye, la ğarbiyye' ( Ne doğu, ne batı) hakikatimiz vardı. Kudüs'ün özgürlüğüne gebe şafaklarımız vardı.
Dillerimizde tekbir, kalbimizde sökülmez imanımız vardı. Seherlerde bitmez, tükenmez secdelerimiz, ümmetin vahdetine birkaç damla gözyaşımız, bir avuç da duamız vardı…

Efendimiz aleyhisselatu vesselam'ın en çok buğz ettiği dünyaya ve fani metaına meyl eder olduk. Birliğimiz ve dirliğimiz bozuldu. Kahramanlık destanlarımız tozlu raflardaki kitaplarımızın sahifelerinde kaldı. Ne Şamil'lerimiz kaldı ne de aslanlarımız. Her birimiz dağıldık bir yana tespih taneleri gibi. Her birimiz savrulduk bir tarafa kum taneleri gibi.
Ne cihadımız kaldı ve ne de gücümüz. Afgan, Çeçen ve Filistin cihatlarını attık bir kenara. Unutuverdik kahpe Moskof'u, zalim Amerika'yı, kalleş Yahudi'yi. Namluları birbirimize çeviriverdik şuursuzca.

Gücümüz dağılıverince üzerimize çullandı ecnebiler. Göçüverdi kartallar Çeçen dağlarından, kayboluverdi aslanlar Afgan diyarında, kana boyandı Irak, nefes alamaz oldu Suriye.
Ve tarumar, feryadu figan, ahu zar… Baştanbaşa mazlum, bir o kadar da mahzun coğrafyam… Bir kara deliktir ümmetin coğrafyasında peydahlanan. Yitirdiğimiz azizlerimiz, ümmetin kahraman evlatları. Kara delik ise mezhep taassupçuluğumuz, kör ihtilaflarımız, amansız cehaletimiz ve dünyaya meylimiz.
Oysa tüm dünyaya medeniyet taşımıştı ecdadımız bir zamanlar. Edenilere medeniyet sunan ahseni takvim halinden, edenilerden medeniyet bekler oluverdik esfelei safilince maazallah.

Ne olur bir daha silkin şu tembel ahvalinden. Bir daha bürünüver İslami şahsiyetine. Bir daha meşale ol şu zifiri karanlıklara. Bir daha sımsıcak bir iklim oluver şu zemheri dünyaya. Bir daha aydınlatıver şu kapkaranlık ufkumuzu.
Ne olur Allah aşkına kendine gel ey İslam'ın evladı. Dağılmışlık, perişanlık, savrulmuşluk değildir senin bahtın. Yekvücut olmaktır senin layık olduğun ahvalin. Bir olmaktır, 'ben'den 'biz' olmaktır senin hakkın.
İşte o zaman dağılacak kara bulutlar baştan başa coğrafyalarından. 'Ben' eğer 'biz' olmaz ise bin yıl daha sürecek inan ki bu talihsiz ve bir o kadar da felaket ahvalin. Daha çok ağlar çaresiz ümmet.

Ya Rabbi, ne olur bizlere 'biz' olma şuurunu ve idrakini ver. Ne olur ey Rabbim dağıt üzerimizdeki şu kesif cehalet ve ihtilaf zifirisini, dağıt üzerimizdeki atalet bulutlarını, yok et şu mezhep ve meşrep taassubunu, yer ile yeksan eyle üzerimize çevrili düşmanın namlusunu…

Kara toprağa gömülen bebelerin hatırına, annelerin şefkatinin hatırına, dedelerin duasının hatırına, biçarelerin feryadının hatırına ey Rabbim bize 'yek' olma bilincini ver, bize 'biz' olma ile beraber YEKVÜCUD olma şuurunu ver, bize ÜMMET olma azmini ver.
Ey alemlerin Rabbi, bizi kalleş düşmanın gücüne muhtaç eyleme. Bizi ne DOĞU küffarına ve ne de BATI batılına mecbur eyleme. Bizi her iki küffar cephesinin de tasallutundan kurtar…