Aziz İslam dini, insanlık için kurtuluşun son gemisidir. Bu gemiye binmek yerine hızla gemiyi terk edenleri görmek hem son derece üzücü hem de düşündürücü. (Avrupa’da tam tersi bir durum söz konusu)
Küfür bulutlarının her yere günah yağdırdığı günümüzde hepimizin de işi gerçekten zor. Halkı Müslüman olan ülkemizde hiçbir fert yiyip içtiklerinin, görüp baktıklarının, alıp verdiklerinin tam helal oluşundan emin değil. Faiz serbest, fuhuş serbest, karma eğitim zorunlu, kanunlar aileyi parçalamaya yönelik, evliliği sürdürebilir kılan değerler ayaklar altında, kadına şiddet, çocuk istismarı ve cinayetler… ne derseniz hepsi var.
İlahi yasaları devreden çıkarmış, beşeri kanunları o yana bu yana çekip duruyoruz. Kimsenin kanunlardan çekindiği yok. Çünkü hukuk sistemimiz yetersiz. Vakayı engelleyecek tedbirleri almak yerine, vukuatın neticesine göre hareket ediliyor. İnsanların günah işlemeleri için şartlar uygun hale getirilmiş. Allah korkusu deseniz, zaten Allah’la arasındaki bağı çoktan koparmış sürüyle insan var. Gençlerin övünme adına rahatça söyledikleri şu cümleler durumun özeti gibidir: “Ben deistim, hümanistim ben, ben evrimciyim, ben de ateistim…”
Yani içinde bulunduğumuz vaziyet, musibetlerin alasını davet eder cinsten. Allah’ın gazabını alenen ister gibi bir gidişat var. Ulusal tedbirler genellikle küresel ve lokal terörizme karşı alınıyor. Oysa kültürel yozlaşmanın da güvenlikle alakası var. “Düşman” algımız sadece silahlı unsurlarla sınırlı olmamalı. Yaşam tarzımızı, inancımızı, kültürümüzü, düşünce yapımızı tehdit eden her türlü art niyetli görüş, siyasi yapı, edebi eser, spor, sanat gibi araçlar da aynı “güvenlik tehdidi” kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Düşmana tamamen benzedikten sonra tedbirin de bir anlamı kalmaz.
Gençlerin büyük çoğunluğu hedefsiz. Ne düşündüklerini, nasıl bir tasavvura sahip olduklarını bilmiyoruz. Günlük yaşamlarında inancın görünür bir etkisi yok. Nefsi tatmin etmek, onların tercihlerinde belirleyici rolü oynuyor. Büyük bir kopuş var. Namaz kılıp oruç tutanlar azaldı. Okullarda inancın uygulama biçimi yok. Sadece bilgi düzeyinde aktarım var. Bilgiyi sınav için kullanıp atmak sıradanlaştı. Milli eğitimimiz, bireyleri çağın gereklerine göre donatamıyor. Gençlerimiz türlü sapkın akımlara karşı savunmasız.
Teknoloji ile sosyal medya gençlerin beklentisini yükseltiyor. Haddizatında genç nüfusa sahip bir ülkeyiz. Gençlerimizin tamamına yakını yirmili yaşlarına kadar öğrencidir. Hayata dair ne alınacaksa okulda alınıyor haliyle. Ne var ki; artık şaşırmayan, merak etmeyen ve duyguları tatmin olmayan bir nesil var. Bu zevat, her durumu eğlenceye dönüştürme eğiliminde. Herhangi bir üniversite alanında yahut herhangi bir karma lise önünde kısa bir gözlem yapılırsa ne demek istediğim kolayca anlaşılır.
Küfrün devasa dalgalarına rağmen kararlı biçimde gemiye koşanlar yok mu derseniz, elbette var. Hem de öyle güzel gençler var ki gıpta edilecek kadar. Sayıları genele göre az olabilir ama kalite gayet iyi. Çağın imtihan ağırlığına karşılık, kendini koruma çabasında olanların Allah’ın özel ikramına nail olacaklarına inanıyorum.
Madem kurtuluş gemisi menziline varmak için seyir halinde, o zaman gelin biz de binelim. Kur’an ve sünnettir bizim gemimiz. Dışında kalanları ne felsefe dağları, ne siyasetin yüksek tepeleri ne de başka bir sığınak koruyabilir. Selam ve dua ile.