Oruç İslam binasının beş temel direğinden biridir. Çok önemli bir ibadet olduğu için sadece biz ümmet-i Muhammed’e değil, bizden önceki ümmetlere de farz kılınmıştır. Biz Ümmet-i Muhamed’e önce namaz, sonra oruç farz kılınmıştır. Farziyeti kitap ve sünnetle sabittir. Orucun farziyyeti ve fazileti ile ilgili bir çok hadis-i şerif vardır. Biz bu yazımızda orucun faziletiyle ilgili bazı hadis-i şerifleri açıklamaya çalışacağız.

Allah Teâlânın rızası için yapılan her ibadet ve taata, her hayır ve iyiliğe en az on misli mükafat verileceği En’am suresinin 160. âyetinde vadedilmiştir: “Kim bir iyilik yaparsa ona on katı verilir." Bakara suresinin 261. ayetinde de Allah yolunda mallarını infak edenlerin mükafatının yedi yüz misli ve daha fazla olacağı belirtilmiştir. Söz konusu mükafatın az veya çok olması kişinin ihlas derecesine ve samimiyetine bağlıdır. Oruç ibadetine gelince, ona ne kadar mükafat verileceği belirtilmemiş, Yüce Rabbimiz, onun mükafatını kendisinin vereceğini beyan etmiştir. Nitekim Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur; "Aziz ve yüce olan Allah adem oğlunun bir iyiliğine on mislinden yedi yüz misline kadar karşılık verir, ancak oruç hariç.” Allah Teâlâ buyurur ki: “Oruç benim içindir, onun mükâfatını ben veririm."
Aslında her ibadet Allah içindir ve her ibadetin mükâfatını verecek olan Yüce Rabbimizdir. Niçin sadece oruç hakkında böyle buyrulmuştur? Hadis-i şerifin şerhinde bu husus şöyle izah edilmiştir;
1- Bu, orucun kıymet ve faziletini ve oruç tutana verilecek sevabın çokluğunu ifade eder. Cömert ve kerem sahibi biri: “Bu mükâfatı bizzat ben vereceğim.” dediği zaman, verilecek mükâfatın çok olacağı anlaşılır.
Kur’ân-ı Kerim’de de oruç tutanlara verilecek sevabı kimsenin bilemeyeceğine işaret edilmiştir. Nitekim: “Hiç kimse işledikleri amellerine karşılık gözlerin aydınlığı olarak kendileri için nelerin saklandığını bilemez." (secde suresi;17)ayetinin oruçlular hakkında olduğu bildirilmiştir.
Zümer sûresinin 10. ayetinde: "Sabredenlere mükâfatları hesapsız olarak ödenecektir." buyurulur. Peygamber Efendimiz de: "Oruç sabrın yarısıdır. “3 buyurmuştur.
2- Namaz, zekat ve hac gibi ibadetler açık yapıldığı için bunlara riya, gösteriş karışabilir. Hâlbuki oruç Allah ile kul arasında gizli kalan bir ibadettir. Buna riya karışması söz konusu değildir. Çünkü oruç, niyet ile orucu bozacak şeyleri terk etmekten ibarettir. Bu ise Allah ile kul arasında bir durumdur. Bu sebeple oruçlulara Allah’ın ne mükâfat vereceğini insanın beraberinde bulunan melekler bile bilemezler.
3- Orucun dışındaki diğer ibadet türlerini sapık kimseler batıl ma’butları için de yapmışlardır. Müşrikler namaz kılıyormuş gibi putlarının önünde secdeye kapanmışlar, hacda Kâbe’nin tavaf edildiği gibi, putlarının etrafında dolaşmışlar, putları için kurbanlar kesmişler, fakat hiç bir zaman putları için oruç tutmamışlardır. Şu halde oruç sadece Allah için yapılan bir ibadettir. Bunun mükâfatını verecek olan da Allah’tır.


Oruç sevap bakımından dengi olmayan, çok faziletli bir ibadettir. Nitekim Ebû Ümâme el-Bâhili (r.a.) şöyle anlatmıştır: Resûlullah (s.a.s.)’e gelip:
"-Beni cennete girdirecek bir amel emret.” dedim. Resûlullah (s.a.s.):
“-Oruç tut. Çünkü orucun dengi yoktur.” buyurdu.
Sonra Resûlullah (s.a.s.)’e ikinci defa geldim, yine:
“-Oruç tut, orucun dengi yoktur. Buyurdu.
Hadis-i şerifi İbn Huzeyme de Sa- hîh’inde şöyle rivayet etmiştin
Ebû Ümâme (r.a.) der ki: Resûlullah (s.a.s.)’e:
“-Ya Resûlellah! Bana bir amel göster, onunla cennete gireyim.” dedim.
“-Oruç tut, çünkü orucun benzeri yoktur." buyurdu.
Oruç Tutan Cennete Reyyan Kapısından Girer
Buhârî ve Müslim’de rivayet edilen sahih hadis-i şeriflerden öğrendiğimize göre oruç tutanlar cennete kıyamet günü "reyyan" denilen özel bir kapıdan gireceklerdir. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Cennette Reyyan isminde bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyamet gününde oruç tutanlar girerler, onlardan başka hiç bir kimse giremez. Kıyamet gününde: "Nerede oruç tutanlar?" denilir. Oruçlular kalkar bu kapıdan cennete girerler. Onlardan başka hiç kimse bu kapıdan giremez. Oruçlular cennete girince bu kapı kapanır, artık kimse giremez. "
Reyyan, suya kanmış anlamındadır. Oruçluların cennete bu kapıdan girmeleri, hallerine uygundur. Çünkü onlar dünyada uzun ve sıcak yaz günlerinde oruç tutmak suretiyle susuz kalmışlardır. Reyyan kapısından cennete girecekleri vadedilmesiyle adeta susuzluktan emin olacakları ifade edilmiştir. Nitekim İbn Mâce’nin rivayetinin sonunda: "Bu kapıdan cennete giren ebedi olarak susuzluk duymaz." denilmiştir.
İnsan namaz, oruç, zekat, hac ve cihad gibi ibadetlerden hangisine daha fazla itina gösteriyorsa cennetin o isimle anılan kapısından içeri girer. Hatta bu ibadetlerin hepsine özen gösteren bir kimsenin bu kapıların hepsinden cennete çağrılması da mümkündür. Nitekim Hz. Ebû Bekir (r.a.), Resûlullah (s.a.s.)’den yukarıdaki hadis-i şerifi dinleyince:
“-Ya Resûlellah! Bir kimsenin bu kapıların hepsinden çağrılmasının bir zararı yoktur. İnsan bu kapıların hepsinden çağrılabilir mi?" deyince, Resûlullah:
“-Evet çağrılabilir ve senin de onlardan olmanı umarım." buyurmuştur.
Oruçlunun Ağzının Kokusu
Müminlerin annesi Hz. Aişe validemiz Peygamber Efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Muhammed’in canı kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki oruçlunun ağzının kokusu Allah kaçında misk kokusundan daha güzeldir.
İnsan acıktığı zaman ağzında normal hallerdeki kokudan daha farklı, kötü bir koku meydana gelir, insanlar bundan hoşlanmazlar. İşte Hadis-i şerifte oruçlu kimsenin acıktığı zaman ağzında meydana gelen bu kokunun Allah katında misk kokusundan daha güzel olduğu ifade edilmiştir.