Bazen sokağına dahi uğramadığımız yoksul insanların içler acısı hâllerini sosyal medyada görünce veya birilerinden duyunca, hiçbir varlığımız olmasın deriz. Sonrasında “olmasa nasıl olur?” diye düşünür ve sonucunda nefsimize yenik düşeriz. İmkânlarımızın mutlaka olması gerekenin ötesinde olmasının dönemin şartları için gerekli olduğu kanaatine varırız. Sanırım bu, insan olmamız hasebiyle neredeyse hepimizde var olan bir duygudur. Bu durumdan da vicdan rahatlatmak için olsa gerek, karşılaştığımız yardım taleplerine cebimizden neredeyse en küçük miktar ile karşılık verir en yardımsever oluveririz. İnanın son günlerde duyduğum ve gördüğüm bazı durumlar, “Niçin yaşıyoruz ki?” şeklinde sorgulamaları beraberinde getirdi.

Bir arkadaş oturumunda, Van Valisi Sayın Ozan BALCI hakkında “Adam evine gitmiyor mu? Her gün, hatta günün neredeyse her saatinde farklı projelerde, toplantılarda ve programlarda, denetleme ve kontrollerde olduğu” konuşuldu. Çalışma azminden dolayı görev süresinin uzatılmasının Van için çok iyi olacağı, geldiğinden beridir eğitimden sağlığa, yollardan parklara, istihdam imkânlarını artırma çabasından Van’a dair süreklilik arz edecek neredeyse her alana el attığı ve layıkıyla yerine getirilmesi için kontroller konusunda da geri durmadığını gördük, görmeye devam ediyoruz, denildi.

Allah var, “Yiğidi öldür, hakkını yeme” mukabilinde, Sayın BALCI geldiğinden beridir ilimizin çehresi değişmeye başladı. Öyle zannediyorum ki daha bilmediğimiz, görmediğimiz birçok çalışmayı da yürütüyordur. Çalışmalarını takdirle ve şükranla karşılıyoruz.

Van’ımızın ara sokaklarına ve trafik sorununa da dokunmasını bir gözümüz kapalı, biri açık bir şekilde bekliyoruz. Ama bütün bunlardan çok daha önemli bir husus var ki, onu da es geçmeden gitmesin istiyoruz.

Acaba yoksulların durumlarını görüyor mu? Diye merak ediyorum. Yukarıda bahsettiğim ortamda, Van’ımızın bir ilkokulunda, beslenmesinde okula muz götüren bir çocuktan bahsedildi. Bazı arkadaşlarının kendisinden muzun kabuğunu istediklerini ve o kabukları yediklerini, muzun tadını da bu şekilde öğrenmeye çalıştıklarını ifade etti. Yoksulların sokağına uğramayanlara ütopik gelebilir ama maalesef ütopyadan gelen bir bilgi değil. Bunun yanı sıra, zaman zaman öğrencilerimizin ailelerini ziyaret eden öğretmenlerimiz; “Halkın bir kısmının maddi imkânlar konusunda çok zor durumda olduğunu gördüklerini, bu sebeple okulda öğretmenler aracılığıyla maddi imkânı olmayan öğrencilere sosyal yardım adı altında destekte bulunduklarını” ifade ediyorlar. Hakikaten takdir edilmesi gereken bu duruma ilimizin bir lisesinde bizzat şahidi oldum, olmaya da devam ediyorum.

“Sokağına uğramadığımız yoksul insanlar” ifadesiyle başlayıp, Van Valimizin çalışma heyecanının durmadan devam ettiğinden bahsettikten sonra, öğretmenlerin mağdur ailelerin durumlarını görebildiklerini, hatta yardımda bulunmaya çalıştıklarını ifade ettim. Biz birkaç asgari ücretle geçinemeyenleri görünce, emekli maaşıyla geçinmeye çalışanlara hayret ediyorken; muzun tadını kabuktan öğrenmeye çalışan çocukları duyunca, hâlimizden utanmaktan utanıyoruz.

Bütün bunları niye ifade ettik, asıl meselemize gelelim istiyorum;

İlimizin tüm idarecilerine, okul müdürlerinden diğer kamu kurum amirlerine, kaymakamlardan Van Valimiz Sayın Ozan BALCI ’ya kadar tüm amirlere çağrımız olsun. Onların da alt birimlerine emri veya çağrısı olsun: “Gelin, el ele verelim. Van halkının içinde kimin komşusu, kimin akrabası, kimin öğrencisi vb. nerede yoksulluk içinde kalan, evine değil et, meyve-sebze dahi götüremeyen aileler varsa, onları tespit edelim ve ilimizdeki tüm yardımlaşma ve dayanışma dernekleri, vakıfları ve kurumlarımızın imkânlarını seferber ederek kış şartlarının başladığı şu zaman diliminde girilmeyen sokaklara girelim. Çalınmayan kapıları çalalım. Umudun kalmadığı evlere umut ışığı olalım.”

İnanın, taş duvarlar ne kadar iyi olursa olsun, yollar ne kadar sağlam ve güvenli olursa olsun, tarihi mekânlarımız ne kadar yenilenirse yenilensin, sokaklar caddeler ne kadar aydınlık olursa olsun, millet bahçelerimiz ne kadar şaşaalı olursa olsun; mülki amirlerden tutun en alt düzeydeki memura, esnafa, maddi imkânı olan bana ve sana kadar hiçbirimiz, tek bir yoksulun bile hakkı konusunda hesap veremeyeceğiz.

Unutmayalım ki eller birlikte hangi taşın altına girerse girsin, taş ne kadar büyük olursa olsun hiçbir el incinmeyecektir.

Bu bilinçle, Var mısınız? Van için bir kitap yazalım. Kitabımızın ismi “Benim Sokağımda Elimizi Uzatmamız Gereken Biri Var” ya da “Benim Sınıfımda... Benim Mahallemde... Benim İlçemde... Elimizi Uzatmamız Gereken Birileri Var” olsun ve kitabın içeriğinde bu aileleri ziyaret etmiş olalım. Dünü, bugünü ve hayalleri yazalım. Van halkı ve kurumları olarak bir olalım, tüm illere, belki de tüm dünyaya örnek olalım. Çocuklarımız muz kabuğunu değil, muzun kendisini yesinler.

Bu bilinçle, girilmemiş sokaklara girdiğimizde bir çocuğun yüzündeki tebessümü, bir annenin içindeki duayı, bir babanın gözündeki minnettarlığı görünce gerçekten “yaşadığımızın” farkına varacağız.

Gerçek huzuru, biz tokken aç yatanlarımız olmadığında göreceğiz.

Selam ve dua ile…