El Hak vel Adl olan Rabbimizin adıyla!
İslam'dan önce Roma ve Pers krallıkları insanlığı kıskaca almış, insanlık hak ve adaletten, insanlıktan uzaklaşmıştı. Güçlüler her zaman haklı sayılıyor mazlumlar haklarını alamıyordu. Kölelik bir müessese haline gelmiş, kölenin eşi ve çocuklarıda köle sayılıyordu. Köle oldun mu bir kez, hiç bir hakkın yok demekti. Efendi'nin senin üzerinde öldürme dahil her hakkı vardı.

Kadınlar ve kız çocukları utanç vesilesi sayılıyor, birine kız çocuğu olduğu haber verilince günlerce utancından evinden çıkamıyordu. Ya doğar doğmaz annesi bir kuyuya atıyor veya beş altı yaşlarında babası tarafından götürülüp diri diri toprağa gömülüyordu.

Hatırlayın, ashaptan biri Efendimiz (a.s)'ın meclisinde sahabe efendilerimizin olduğu bir ortamda cahiliye döneminde kız çocuğunu nasıl gömdüğünü anlatıyor. Dinleyenlerden biri, 'Allah seni affetsin ne yaptın sen, baksana Resulullah'ı ağlattın.' der. Efendimiz tekrar anlattırır. Çünkü İslam gelmiş, hak ve adalet hakim olmuş. Değil kadına kıza, karıncaya bile azap etmeyecek bir nesil yetişmişti.

İslam gelmezden evvel, zengin ve nüfuzlu kişilerin yaptıkları yanlarına kar kalıyordu dedik. Mekke'nin fethinden sonra Mekke'de, beni mahzundan zengin ve tanınmış, Fatıma adında bir kadın hırsızlık yapar. Had uygulanmasın diye Efendimiz (a.s)'ın çok sevdiği Usame bn. Zeyd elçi olarak gönderilir. Ricaya gelen Usame bn. Zeyd'e efendimiz, 'Sen kötülükleri önlemek üzere Allah'ın koymuş olduğu cezalardan bir cezanın affı hakkında mı benimle konuşuyorsun?

Sizden önceki insanları helak eden, ancak, onların içlerinden şerefli ve soylu birisi hırsızlık ettiği zaman onu cezasız bırakmaları, içlerinden fakir ve zayıf biri hırsızlık edince de onun hakkında ceza uygulamaları idi. Vallahî, hırsızlığı sabit olan Mahzum kabilesinden Fatıma değil, kızım Fatıma bile olsa, ayrım yapmaz ve cezasını verirdim!' diye buyurur.
Yine bir gün Efendimiz'in torunları Hasan ve Hüseyin su istemiştiler, Efendimiz suyu önce Hasan'a verdi.

Kızı Hz. Fatıma, 'Ey Allah'ın elçisi, sevgili babacım Hasan'ı daha mı çok seviyorsun?' 'Hayır, suyu önce Hasan istedi.' Buyurarak çocukları severken bile adaletli olmayı emretmiştir.

Hz. Peygamber, hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyametin yakıcı sıcağında, arşın ferahlatıcı gölgesinden istifade edecek yedi sınıf insandan bahsederken en başta adaletli davranan idarecileri saymış, adil devlet başkanlarından ve yöneticilerinden övgüyle bahsetmiş, ailesine ve emri altındakilere adaletle muamele edenlere Allah tarafından kıyamet gününde büyük mükafatlar verileceğini bildirmiştir.
Çocuklar arasında miras bırakırken de adaletli olmalı.
Kıymetli kardeşlerim, maalesef memleketimizde miras konusunda adalet çok gözetilmiyor, kadınların hakkı genelde verilmiyor. Rasûlullah (sav)'ın önemli uyarılarından biri de aile fertleri arasında ayırım yapmamakla ilgilidir.

Sahîhayn'da ve başka bazı kaynaklarda yer alan bir habere göre babası, Numan b. Beşîr'i Hz. Peygamber'e getirip ona bir mirastan bir kısım bağışladığını söylemiştir. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) 'Bütün çocuklarına bağışta bulundun mu?' diye sormuş ve 'Hayır' cevabını alınca muhatabına bağıştan dönmesini tavsiye etmiştir.

Bazı rivayetlerde Efendimiz'in 'Allah'tan korkun ve çocuklarınıza adil davranın ve beni buna şahit tutmayın! Zira ben haksızlığa şahit olmam!' buyurduğu nakledilmiştir. Bazı alimler bu hadise dayanarak çocuklardan yalnızca birine bağışta bulunmayı (hatta fazla öpmeyi) kabul etmezken, bazı İslam fakihleri bu hadisteki emri bağlayıcı kabul etmemiş ve kişinin çocuklarından yalnızca birine bağışta bulunmasını mekruh olmakla birlikte caiz görmüşlerdir.

En son veda hutbesinde, 'Ey insanlar, dikkat ediniz! Rabbiniz tektir. Arabın, Arap olmayana, Arab olmayanın Arab'a, siyahın kırmızıya, kırmızının siyaha, takvadan öte hiçbir üstünlüğü yoktur. Şüphesiz Allah Teala katında en üstününüz, Allah Teala'dan en çok korkanınızdır.' buyurarak insanlığa hak ve adaleti miras bırakmıştır.