Son günlerde ülke gündemini sarsması gereken acı bir olay Van’da yaşandı. Bir maganda, bırakın okul bahçesine izinsiz girmeyi; öğretmen ve öğrencilerin en mahrem alanı olan sınıfa kadar rahatlıkla girdi. Çocukların gözleri önünde bir öğretmenimizi canice bıçakladı, araya giren diğer bir öğretmenimizi de yaraladı.

Öğretmenler ve öğretmenlerin aileleri olarak Milli Eğitim Bakanlığına soruyoruz: Öğretmenlere yönelik saldırılar sonucunda yaralanan ya da hayatını kaybeden öğretmen sayısı az mı geliyor ki, ısrarla okullara güvenlik görevlisi talep edilmesine rağmen hâlâ güvenlik görevlendirmesi yapılmıyor?

Yakın zamanda Van’da yaşanan olay bu durumun vahametini bir kez daha ortaya koymadı mı? Bir magandanın bırakın okul bahçesine izinsiz girmeyi; öğretmen ve öğrencilerin özel alanı olan ve korunması gereken sınıfa kadar ellerini kollarını sallayarak girmesi, öğrencilerin gözleri önünde bir öğretmenimizi canice bıçaklayıp araya giren bir başka öğretmenimizi ise elinden yaralaması asla normal karşılanmamalıdır.

Unutulmamalıdır ki öğretmenlerin en savunmasız oldukları an, minik yavrularımızın yanlarında oldukları zaman dilimleridir. Çünkü o minik ve masum çocukların yanında şiddet uygulamak ya da kendilerine karşı yapılan saldırılara şiddetle karşı koymak; ne eğitimci kimliklerine, ne pedagojik eğitimlerine, ne de mesleki profesyonelliklerine yakışır. En önemli unsurlardan biri de öğretmenin, saldırı anında bile durumu kontrol altına almaya ve öncelikli olarak öğrencilerin zarar görmesini engellemeye çalışmasıdır. Tüm bunları yapmak zorunda kalan bir öğretmen için gerekli güvenliği sağlaması gereken merci ise elbette Milli Eğitim Bakanlığı olmalıdır.

Hatırlatmak isteriz ki öğretmen, okulun güven veren yüzüdür. Toplumu yetiştiren, nesillere sağduyuyu aşılayan kişidir. Öğretmen kimliğinin farkında olan hiçbir öğretmen, çocukların yanında kendisine veya bir başkasına yapılan saldırıya aynı şekilde karşılık vermez. Çünkü bilir ki çocukların yanında verilecek en küçük bir tepki bile minik kalplerde büyük yaralar açar. Bu nedenle öğretmen, şiddeti değil; sabrı, sağduyuyu ve bilimi temsil eder.

Bu noktada Milli Eğitim Bakanlığı’na düşen görev, öğretmenleri sahipsiz bırakmamaktır. Çocukların gözleri önünde öğretmenler saldırıya uğrarken “Mili Eğitim Bakanlığı nerede?” sorusu akıllara gelmemelidir. Tam tersine, okula gelebilecek saldırganlar, magandalar “Öğretmenin sahibi devlettir, ben devlete kafa tutamam” düşüncesiyle hareket etmek zorunda kalmalıdır. Unutulmamalıdır ki öğretmene yapılan saldırılar, sadece öğretmene değil; çocuklarımızın hem psikolojik hem de fiziksel dünyalarına, dolayısıyla geleceğimize yapılmış saldırılardır. Bu nedenle öğretmenlerin önüne siper olmak için atılması gereken adımlar daha da geciktirilmemelidir.

Bu çerçevede, veliler, öğretmenler ve öğrenciler olarak Milli Eğitim Bakanlığı’na sesleniyoruz: Öğretmenlerin şiddete, tehdide ve baskıya maruz kaldığı bir eğitim sisteminde ne güven, ne huzur, ne de başarıdan söz edilebilir. Öğretmen, kendini savunmamak uğruna öğrencilerinin gözlerinin içine bakıyorsa; onun arkasında dimdik duran Milli Eğitim Bakanlığı dolayısıyla devlet olmalıdır.

Talep net olduğu kadar ve cevap da netlik kazanmalıdır. Öğretmenin itibarı korunmalı, okulların tamamına güvenlik görevlisi atanmalı ve herkese öğretmenin devletin himayesinde olduğu hissettirilmelidir.

Bir öğretmen daha düşmeden,

Bu vb. olayların tekrarının yaşanmamasını temenni ediyor. Yaralanan öğretmenlerimize Allah’tan acil şifa diliyor eğitim camiasına da geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Selam ve dua ile.