Yazarımız Mustafa Öztünç, Van'da metrelerce uzayan kuyrukların adresi olan Et ve Süt Kurumunu yazdı.

‘’Marangozun kapısı olmaz.’’ Deyimini neredeyse hepimiz bilir ve kullanırız. Genellikle bir iş yaparken kendimizi ikinci planda tutarız. Kimi bunu kazanma derdi olarak düşünür, kimi erteleme olarak değerlendirir. Kimisi de müşterinin işini halledeyim o mağdur olmasın da zaten kendi işim, kendim için sonra da hallederim değerlendirmesini yapar. Biz bu değerlendirmeleri elbette dikkate aldığımızda hüsnüzan ile yaklaşalım istiyoruz. Ama hüsnüzan ile yaklaşılacak bir durum yok ise ve düzeltilmesi gereken bir unsur varsa elimizi taşın altına koyalım isteriz. Konumuz marangoz değil ama marangozların da dert yandığı bir husus diye inanıyorum.

Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu denilince akla ilk gelenlerden bir tanesi tarım ve hayvancılık olsa gerek.  Bu bölge illerinin içinde de Van dediğimizde küçükbaş hayvancılık Van ilimiz için ilk sıraları çeker. Küçükbaş hayvancılığıyla zengin olan Van’ımızın marangoz misali kendine faydası yok gibi. Belki de faydası var da bir yerlerde kazanma derdi olanlar marangozun kapısızlığı misali bu memleketi muhtaç bırakıyor. Bu konuda bilgim olmadığı için yorum yapmayayım ama bu memleket neden kendi imkanlarını kullanmıyor veya kullanamıyor mu merak etmiyor da değilim.

Van’ımızın İpekyolu ilçesinde bulunan Et ve Süt Kurumunu, buradaki kuyruğu bilmeyenimiz yok gibi. Sabah saat 07.00 civarında hatta çoğu zaman daha erken saatlerde başlayıp belki biraz ucuza et alabilirim ümidiyle et bitinceye kadar saatlerce bekleyen Vanlı kardeşlerimizi görünce içimiz acımıyor değil. Et fiyatlarından kimlerin ne kadar haberi var bilmiyorum. Herkesin kasaba uğramadığı, uğrayamadığı, uğrayanların ise 400 liradan aşağı bulamadığı kıymayı, 500 lira civarında olan kuşbaşıyı almadan, alamadan döndüğünü veya gram usulüyle aldığını maalesef görüyoruz. Bu meselenin ülke çapında gündem olduğunu zaman zaman görüyor ve etin kaynağı olan ülkemizde böyle bir durumla karşılaşmamızın üzüntümüzü katmerleştirdiğini belirtelim istiyorum.

Ucuz et kuyruğunu her gördüğümde veya duyduğumda aklıma ‘’Tüp kuyruğundan tüpte pişecek ucuz et kuyruğuna doğru giderken’’ şeklinde bir durum gelir. Yıllarca tüp kuyruğunda olan büyüklerimiz tüpü aldılar. Biz de ucuz et kuyruğundayız yetişebilirsek eti alacağız ve nihayet etimizi pişirebileceğiz. Ama kuyruklar bu uzunlukta devam ederse sanırım pişirmek de sonraki nesle kalacak. Ha bu arada Edremit ve Tuşba da et kuyruğu istiyor olabilir.(!) Bu ifadelerimin yanlış anlaşılmasını istemem. Benim meselem memleketimdeki vatandaşımın sesi olmak. Gıda fiyatları ile ilgili durumun farkında olarak söylüyorum. Madem fiyatlar ile ilgili yeterli fayda sağlanamıyor. Bir geçiş süreci deniyor. Geçiş sürecinde kısıtlı da olsa sağlanan indirimli et ve süt ürünleri satışını daha da ulaşılabilir kılmak için Et ve Süt Kurumunun her ilçede ve birden fazla olacak şekilde satış merkezleri açması kuyrukların azalmasını sağlamayacak mı? Veya belki de sadece Kurban Bayramı’ndan Kurban Bayramı’na ete ulaşabilenler, diğer dönemlerde et ihtiyacını ayda bir defa da olsa giderme imkanı bulmuş olmayacak mı?

Ramazan ayına kısa bir zaman kalmışken, hızlı bir şekilde adım atılıp her ilçeye Et ve Süt Kurumunun ya da ilgili ilçe belediyelerinin indirimli et ve süt ürünleri satış merkezleri açması, kuyrukların oluşmasını engellemeyecek mi? Bütün bunlara binaen ‘’Bizi neden kameraya çekiyorsun?’’ diyerek utanan amcamızın, o kuyrukta beklemek istemeyen ama yavruları bir parça et yiyebilsin diye beklemeyi mecburiyet gören insanımızın sesinin duyulmasını istiyorum. Kıymetli Van'ımızın kıymetli adımlar atabilecek idarecileri ile Et ve Süt Kurumu idaresi, Van’ımız tüp kuyruğundan kurtulduysa, ucuz et kuyruğundan da kurtulabilir diyelim ve gerekenleri yapalım.

Selam ve dua ile...